İşgal altındaki CHP
DSP Genel Merkezi'ndeydik. Gazeteci Mehmet Öztoprak'la birlikte Başbakan Bülent Ecevit'in odasındaydık...Bülent Bey bir kaçamak yapmak istedi. Cebinden Samsun sigarasını çıkarttı ve bana döndü:

DSP Genel Merkezi'ndeydik. Gazeteci Mehmet Öztoprak'la birlikte Başbakan Bülent Ecevit'in odasındaydık...Bülent Bey bir kaçamak yapmak istedi. Cebinden Samsun sigarasını çıkarttı ve bana döndü:
Hamas'ın elindeki son İsrailli esiri de serbest bırakmasıyla Gazze Savaşı sona erdi. İsrail gibi 77 yıldır verdiği hiçbir sözde durmayan bir terör rejiminin bu anlaşmaya sadık kalacağına kimse ihtimal vermiyor. Fakat bu defa durum biraz farklı.Çünkü ABD'nin yeni Ortadoğu politikasında İsrail'in saldırganlığına
BP ve OPEC verilerine göre!Venezuela, 303 milyar varille dünyanın en büyük petrol rezervine sahip.Ne kadar iştah kabartıcı değil mi Maduro, ülkesinin bu zenginliğini kaptırmamak için direniyor. Oysa bu zenginliği muktedirlere peşkeş çekse Nobel'e abone olur. Yılda iki kez ödüle layık görülür.
Gazze'de ateşkes anlaşmasıyla karşılıklı esir takası gerçekleşti. Mısır'da da birçok ülke liderinin katıldığı Gazze zirvesi toplandı.Adına "barış planı" denilen ve ABD Başkanı Trump tarafından duyurulan "Gazze Planı" kapsamında ilk adım esirlerin karşılıklı serbest bırakılmasıydı. Şimdi ikinci adımın nasıl gerçekleşeceği üzerine odaklanılmış durumda.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel Suriye'de Esed'la randevulaştığı esnada Şam rejimi devrildi. Ne yapacaklarını bilemediler, zira çok şaşırmışlardı. Üstelik bu duruma çok üzüldüler. Erdoğan karşısında bir müttefiklerini kaybetmiş olmanın acısını derinden hissettiler. Toparlanmaları çok sürmedi; "Suriye'de İsrail kazandı" propagandasına sarılıverdiler hemencecik.
İBB yolsuzluk davasında" yargılanan, "çakma diploması" iptal edilen Eko, "cumhurbaşkanlığı aday ofisi" hesabından Silivri'de çalışmaya devam ediyor. (Cümledeki 'oksimoron' efsane!)"Nobel Barış Ödülü'nü kazanan Maria Corina Machado'yu en içten duygularımla kutluyorum" diyor Eko."Cesur lider, özgürlük,
B.Terörist başı Binjamin Netenyahu'ya Nobel Barış ödülü veremeyince meddahına Nobel vermeyi uygun gören İsveçli büyüklerimizin bir nigahını her şeyin üstünde tutan dostlarımız var. Geçen sene de Melih Gökçek'in veciz ifadesiyle Nobel'e karşı hissiyatımı beyan etmeye çalışmıştım: tükürürüm öyle ödüle!Sağda ve solda, bilenin ve bilmeyenin insaflı
Gazze'de silahlar sustu ama barışın sesi hala kısık. Ateşkes, bir dönüm noktası mı yoksa yalnızca yeni bir fırtınadan önceki sessizlik mi İşte asıl merak edilen sorular bunlar.Gazze, bir kez daha ateşkesle sessizliğe büründü. İki yılı aşkındır devam eden yıkımın ardından gelen bu anlaşma hem bölge halkı hem de dünya için bir umut ışığı oldu. Ama her umut, kendi gölgesini
Bir avuç temiz su.Bir dilim ekmek.Ve sevinç.Gazeli çocukların yüzlerindeki gülümsemeyi görmek.Onca zaman sonra ilk kez...Korkusuzca uyuyabilmek.Annesiz kalmış çocuklar.Çocuksuz kalmış anneler.Yerde, gökte şehitler.
Barış ödülü, barışı katledenlerin elinde ne kadar değer taşır İşte asıl sorumuz bu. Çünkü Oslo'da açıklanan Nobel Barış Ödülü'nün sahibi, Venezuela'da Maduro karşıtlığıyla öne çıkan ve her fırsatta darbe çağrısı yapan Maria Corina Machado oldu. "Barış" adına verilen bir ödülün, bizzat savaşın ve kargaşanın dilini kullanan bir siyasetçiye gitmesi, tarihin en kara ironilerinden biri olarak kayda geçti.
Her şey bir tarafa, bir hafta önce 'İster Pollyannacılık diye okuyun ister Hudeybiye diye' başlıklı yazı yazan birisi olarak Gazze'de yürürlüğe giren ateşkes antlaşmasının her satırını, her harfini bile çok değerli ve önemli bulurum.Öyle ki benim söz konusu yazıda Gazzeliler için gelecekte olumluya dönecek dediğim kimi hususlar daha başlangıç metninde yer almış bulunmakta.
HAMAS ile İsrail arasında arabulucular yoluyla yapılan görüşmeler bir sonuç verdi ve Perşembe günü saat 12.00 itibarı ile ateşkes başladı. Ateşkes başladı desem de en bilinen vasfı verdiği sözleri tutmamak olan İsrail bu yazının kaleme alındığı saatlerde dahi yer yer ateşkes ihlali sayılabilecek şekilde silahlarını masum insanların üzerine ateşlemeye devam ediyordu.Bu saatten sonra hala üzerinde mutabakat sağlanmayan birçok konu var.
PFDK ceza vermiş yine... G.Saray-Beşiktaş maçında misafir takım taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle bla, bla, bla... 280 bin lira para cezası ile cezalandırılmasına!!! Bir sonraki misafir kulüp olduğu müsabakaya girişlerinin engellenmesine!!!! Tamam, buraları anladık, yapıştırın yapıştırabildiğiniz kadar. Ne karışan var ne konuşan nasıl olsa!!!!
2026 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri E Grubu üçüncü maçında A Milliler, Bulgaristan'a konuk oldu.İkinci yarıda farka giden Ay-Yıldızlılar maçtan 6-1 galip ayrıldı. Karşılaşma öncesi Milliler puan kaybeder mi diye düşünüyordum.Zira, Balkan ülkeleriyle deplasmanda karşılaşmak sürpriz sonuçlara her zaman açıktır.Ancak maça Ay-Yıldızlılar tempolu başladı.
Bulgaristan'ın kapanacağı ve umutlarını hızlı hücumlara bağlayacağı sır değildi. Savunmada kalabalık rakibimizi çözmenin tek yolu hızlı paslaşmak, bire birlerde etkili olmak ve uzaktan şut atmaktı.Zira hava toplarında etkili olabilecek forvetimiz yoktu. Bir gol kilidi çözecekti. 8'inci dakikada Orkun Kökçü anahtarı kilide sokup, çevirdi ama üst direkten dışarı giden top şanssızlıktı.
Bu sezon bu kadar top kaybı olan bir maç izlememiştim. Özellikle orta sahaların gereksiz eylemleri ve kaybettikleri toplar, heyecan dozunu artırsa da mahalle maçı basitliğindeydi. Trabzonspor savunması sanki Onana'nın yeteneklerini test ediyordu.O kadar rakip forvetleri boş bıraktılar, o kadar şut attırdılar ki Trabzonspor'un bu devreyi önde bitirmesi tamamen Kamerunlu
Şampiyonlar Ligi'ndeki ikinci randevu öncesi elde hiç de iç açıcı olmayan 3 referans maç vardı. E.Frankfurt, Konya ve Alanya maçları... İlk maçın ilk 36 dakikası hariç, şampiyon Galatasaray'a dair bildiğimiz her şeyi unutturan üç referans! Üstüne rakip de travmaya travma ekleme potansiyeli yüksek, İngiliz devi Liverpool'du.Dolayısıyla
Bu bir maç değil, veda yazısı. İçimdeki gazetecilik ateşini yakan ilkokul öğretmenim Aysel Can ve eşi oldu.Beni İzmir'in yerel gazetesi Yeni Asır'ın çocuk kulübüne üye yaparak içime düşürdükleri tutkuyu, İstanbul Üniversitesi'nin İletişim Fakültesi'nde Gazetecilik bölümünü okuyarak bir mesleğe dönüştürdüm.Basın sektörüne adım attığım otuz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen Kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada üniversite öğrencilerine bir müjde vermişti. İşkur Gençlik Programı'nda kontenjanın 150 bine çıkarıldığını ifade eden Erdoğan, "2028 sonuna kadar 1 milyon öğrencimizi programdan faydalandırmayı hedefliyoruz" dedi. Programa yoğun ilgi olması nedeniyle kontenjan 100 binden 150 bin kişiye çıkarıldı. Programa müracaatlar başladı. Bu konuda merak edilen hususları 8 soruda ele alalım.
Pandemiyle hayatımıza giren uzaktan çalışma kalıcı hale geldi. Ancak evdeki bir kazanın "iş kazası" sayılıp sayılmayacağı hala net değil. İşverenin bilgilendirme ve önlem alma yükümlülüğü evde de sürüyor.Pandemi sonrasında birçok sektörde kalıcı hale gelen uzaktan çalışma modeli, iş hukukunda yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Bilişim, finans ve danışmanlık
Ecdat öyle kavi, sağlam yapılar yapmış ki (yüz yıllar geçse de) bugün hale ayakta, hala görev ifa ediyorlar. Camiler, medreseler, hanlar, hamamlar... Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi de, bir Mimar Sinan yapısı olan Kızlarağası Medresesi'nde (Sultanahmet) hizmet veriyor.O şube, günümüz İstanbul'unun en canlı, en hareketli kültür mahfillerinden... Adeta 'görünmeyen fakülte'...
Nobel, Batı burjuva değerlerini evrenselmiş gibi sunan bir ideolojik araçtır... Benim mücadelem Nobel'in temsil ettiği dünyanın dışında kalmak içindir."1964 yılında Sartre, Nobel ödülünü reddederken böyle söylüyordu...Her yıl verilen Nobel ödülleri yine bu yıl da büyük tartışma yarattı. Bilim, edebiyat veya barış alanında verilen Nobel ödüllerinin
7 Ekim 2023'ten beri devam eden sürecin İsrail'in hak ettiği karşılığı almaksızın ve Gazze halkının sorunlarını kökten çözecek bir netice elde etmeden "kalıcı" bir ateşkesle nihayete ermesi birçok insan nezdinde adalet duygusunun tatmin olamamasına sebep oldu.Ancak, Gazze halkının 2 yıldır maruz kaldığı yıkıcı katliamın ve yoğunlaştırılan ambargonun oluşturduğu kıtlığın sona erecek olması yüreklerimize bir nebze serpiyor.
İzel-Çelik-Ercan...İlk ve tek üçlü albüm 'Özledim' 1991'de çıktı; o albüm bir milyonu aşan satışla 90'lar popunun duvarına isimlerini kazıdı.Sonra Çelik 1992'de ayrıldı, ikili "İşte Yeniden" (1993) dedi ve o sayfa kapandı.Yani altın çağ kısa sürdü ama iz bıraktı.Neden seviliyorlar Çünkü
© 2025