Veda yazısı
Bu bir maç değil, veda yazısı. İçimdeki gazetecilik ateşini yakan ilkokul öğretmenim Aysel Can ve eşi oldu.
Beni İzmir'in yerel gazetesi Yeni Asır'ın çocuk kulübüne üye yaparak içime düşürdükleri tutkuyu, İstanbul Üniversitesi'nin İletişim Fakültesi'nde Gazetecilik bölümünü okuyarak bir mesleğe dönüştürdüm.
Basın sektörüne adım attığım otuz yıldan bu yana meslek ilkelerine bağlı kalarak hep bu tutkuyla yaşadım. Haber peşinde koştum, spor gazeteciliğinde uzmanlaştım, futbol dergisi yöneticiliği yaptım, televizyona adım attığım andan itibaren sayısız canlı yayınla izleyici karşısına çıktım.
Hep doğrunun yanında oldum. Doğru haber verdim, olanı konuştum. Başka bir ajandam hiçbir zaman olmadı.
Futbol konuşurken her kulübe saygı duyarak, gücüm yettiğince gördüğüm yanlışları söyleyerek, bu ülkede en zor olan şeyi, kırmadan dökmeden hareket etmeyi tercih ettim.
Eğer mesleğime bir satır katkım olduysa ne mutlu bana. Kelimelerle bir jonklör gibi oynayan İslam Çupi'yi, içindeki muhabirlik ateşi sönmeyen Atilla Gökçe'yi, gazeteciliği ve yöneticiliği öğreten Nezih Alkış'ı kendime pusula bildim.