Ragıp Karadayı

Türkiye

"Çocuklar, söz uzadıkça uzar, bugünkü dersimize gelelim..."

Yine diyorlar ki: "Steve Jobs gibi herkeste, derinden tesir bırakmış biri dünyaya daha zor gelir, öyle ki bıraktığı izler, gelecek nesillerce de hissedilecektir."- Farkında mısınız Hepimiz de şu veya bu şekilde bu insanlar hakkında geniş malumat sahibiyiz. Nasıl beynimize işlemişler dantel gibi farkında değiliz. Kafalarımızı onlara kiraya vermişiz

"İşimizi garantiyealıyoruz demek istiyorsun!"

Nereden aklıma geldiyse Tanju'ya şöyle bir suâl sordum:- Pek çok kişi at gözlüğü takarak evleniyor, hiçbir şeyin ters gitmeyeceğini düşünüyor. Oysa bir mal alırken bile satandan garanti istemeden elimizi bile sürmeyiz. Herhangi bir eksikliğe karşı, hatta ters giden bir şey olursa, olabilecek zararların tazmin edilip karşılanmasını istiyoruz.- Yani

"Bunları duyduğuma çok üzüldüm oğlum"

Mustafa Enes:- Babacığım okulda görüyorum öyle merhametsiz çocuklar var ki aklım almıyor.- Nasıl- Çok fena bir şey oldu dün babacığım! Bahçede bir kedi yavrusu miyavlayıp dolaşıyordu kendi hâlinde. Çocuğun biri tekme vurdu. Lastik top gibi bir köşeye fırlattı. Hayvan kaçamıyor, o kadar küçük ki. Gittim ellerinden aldım. Bir başkası çıkıp geldi "ben

"Galiba daha iyi anladım şimdi!"

Tanju: - Tamam, haklısın Jale'm. Vaktiyle bir genç rüyasında, çok sevdiği mübarek hocasının Cehennemlik olduğunu görmüş. Rüyayı ilk gördüğünde sıradan bir rüya diye mühimsememiş ama aynı rüyayı birkaç defa üst üste görünce "Bunda bir hikmet var..." diye düşünerek gördüğü rüyasını kendince tabir etmiş, yorumlamış ve bundan dolayı çok üzülmüş. Her gü

"En iyi öğrenme metodu, sual sormaktır, malumunuz..."

Bizim hükümdarlığımız da dört duvar arasındaki dört kişilik ailemizdi. Bence bu çok mühimdi. Bir ailede herkes bir tarafa çekseydi birlik, beraberlik ve ona mahsus muhabbet hasıl olabilir miydi Her birimiz başka kafada olsaydık nasıl ayakta ve hayatta kalabilecektik ki.. Her akşam uykumuz gelene kadar kitap okuyor, dinimizi öğrenip anlamaya çal

Artık, istikbalimize doğruemin adımlarla ilerliyorduk...

Hazreti Mevlânâ'mızdan bir veciz sözle güne başlamıştım. Çok tesirinde kalıyordum bu çeşitten yazıların. Avanesi toplanmış, çok defa yalan yaymış,Pek fitneler çıkarıp herkese sövüp saymış!Her fırsatta suçunu, hepten üstünden atmış,Duyurmalı bunları, ocaklar söndürmeden,Gerekirse sen döndür, o seni döndürmeden. Silahını kuşanmış, sanki gidiyor harb

Ecdat bir cümleyle büyük bir hakikati hülasa etmiş...

Şu karanlığın içinden çıkagelse yedi başlı ejderhalar, alev püskürtseler üzerime, bir o kadar da çok olsalar, denizdeki balık misali ve hepsi birden açsa ağzını beni diri diri yutmaya kalkışsalar; yine kızmam, hatta onlara duâ bile ederim. Yanıma kalacak ancak iyiliklerim olacak. Yine dönüp o azgın nefsime derim ki: "Senin yaptıkların onların yanın

Tüylerim diken diken oluyor o günü hatırladıkça!..

Ahirete birer birer yollarken sevdiklerini, hatıralarda da çoğalır ölüm ve çoğaldıkça büyür endişesi ile birlikte düşüncesi de...- Bir partimizde fazla alkol ve eroin alan biri ölmüştü. Keyfimiz hepten kaçmış, eğlencemiz ziyan olmuştu. En kısa ifadeyle "hayatı kaçırmak" diyorduk, bu durumlara o zaman. Şaşkınlığımızdan, ölüm korkusundan "Tövbe estağ

"Geceye güzelleme yapanı da ilk defa duyuyorum..."

Jale:- O zaman dinle Tanju... Genç bir adam, memleketin en uzak bir şehrinde yaşayan oldukça takva yani evliya bir dervişi ziyaret etmek, tanışmak, duâsını da almak istemiş. Meşakkatli, uzun süren, yorucu bir yolculuktan sonra şehre varmış, evini sormuş ve gidip o mübarek dervişe misafir olmuş. Evde, şimdiki ifadeyle hiçbir lüks eşya yokmuş tabii.

"Acaba yanlış mı yapıyorum"

Sonunda herkes kendi odasına çekildi, hayatımızın en gürültüsüz patırtısız, en sakin gecesini yaşamıştık ilk defa. Oysa her yılbaşında sabaha doğru büyük bir muharebeden çıkmışız gibi uykusuz, oldukça yorgun, çürümüş bir pelte gibi eve zor atardık kendimizi.Tanışıp evlendiğimiz günden beri ilk defa iki yeni sevgili gibi baş başa kalmıştık. Önce ne