Sabrıma sabırlar ekliyorum...

"Çok küçük yaşta evlenmişsiniz. İbret olabilecek hadiseler yaşamışsınızdır mutlaka."

Bu gece uzun ve derin bir soluktur. Bir derin iç çekmesidir. Huzurdan, saadetten doğan, tatlı bir baş dönmesi gibi bir şeydir. O anlatılmaz, sadece yaşanır…

Bu nûrlu gece şimdi korku vermeyen bir düzlükte yayılmakta, kalp, beklenen bir mutlu sona doğru çarpmakta, sabahın ferahlık veren rutubetli ışıkları, sessiz mırıltıları, iç konuşmalarını aydınlatmakta, titrek bir öksürük uyuyan çocuğu bir yanından öbür yanına döndürmekte, kara gecede, kara karınca başını uzatmakta, toprak o küçük hareketin tesiriyle kımıldamakta, şarkta, doğuda bir yıldız, sabahın lacivert göğsüne bir nişan olarak takılmakta, mezarlıkların, mabetlerin ardından başını uzatmaya başlayan bu ihtişamlı sabahın alacasına karşı, bir pencere kenarına oturmuş ben, hızla dağılmaya, çözülmeye başlayan birçok meselelerle hesaplaşmakta, uzak bir şeyler hakikat olmakta, gecenin karanlığında büyümüş bir kuş, bir çatının üstünden öbür çatıya süzülmekte, bir bakış parlamakta, bir hâlet-i ruhiye incelmekte, çözülen, dağılan, gevşeyen bir şeyin hangi sözle ayakta tutulacağı bilinmemekte, her şey ona teslim olmakta, vesselâm…

Tebessümediyorum!

Bir Allah kelâmı dilimin ucunda.

Tek bir onluk avucumda.

Karanlıkları iteliyorum.

Kalbimde uykuları bölen zikir,

Şakaklarımda aklaşan birkaç fikir,

Sedire yumak yumak çöreklenmiş tekir,

Mâziye bakıp bakıp ahlanmak,

Âtiye ümit edip aldanmak.

Uyan gafletten ey nefs-i ahmak…

Bekliyorum!

Sabrıma sabırlar ekliyorum.

Sıcak bir gecede sefil bir hâlde,