Ragıp Karadayı

Türkiye

Bir seçim yapmam lazım geldiğinin farkındaydım...

Ah şu yavrularım olmasaydı ah!.. Bazen insan, kötü hissettiğinde sığınabileceği sakin bir liman arar ya, ben de öyle fırtınalarla boğuşan çaresiz bir kaptan gibiydim. Dalgaların erişemeyeceği emin bir köşe arıyordum. Bir dost, bir sütre arkası yer ya da bir başka şey, itimat edilebilen herhangi bir varlık... Hiç fark etmez, olsundu da ne olursa ols

Hep büyük ümitlerle avutulmuştuk!..

Hele "Bitirim"lerle beraber olunca daha da yükselirdi sesimiz, sanki kavga ediyormuşuz gibi konuşur, gülüşürdük. Elimde değildi, ne görüyorsak onu yapıyor, öyle de yaşıyorduk. Hep büyük ümitlerle avutulmuştuk "Yarınlar sizin..." şarkısını söylerdik. Hep "yarınlar, yarınlar, yarınlar" der dururduk... İstikbal; siz çocukların,Hükmedeceksiniz yarın..

Nereye baksam onu görüyordum!..

Nefise'mi odasına gönderdikten sonra hislerimle baş başa kaldım yine. Nereye baksam Tanju'yu görüyordum. Gözlerimi kapatsam bile, sanki önüme dikilmiş yüzüme bakıyor sanıyordum. Bu ne acayip bir şeymiş Hadi gel de işin içinden çık çıkabilirsen eğer!"Tanju'm, hayallerimdeki varlığın bile her şeye yetiyor ve ismini andıkça ilaç gibi geliyorsun, bütün

"Gözlerinin içi gülüyordu Doktor Nefise Ablaylakonuşurken..."

"Mutfak, Türk kadınının demirbaşı ve de vazgeçilmez asli vazifesi... Onun farkındayım Anneciğim..." Nefise Naz:-Okuduğum kitapları sorar, icabında üşenmeden okurdun. Sonra da "O zarar verir, bu faydalı..." diye rehberlik eder, yol gösterirdin anne.- Biliyorsun okumayı severdim zaten. Hem de hızlı okurdum.- Aynı telden çalardık. Ders çalışmakla, ver

Senin olmadığın bir günü düşünemiyorum anne!

"Bir gün hatıra defterimdeki yazılarımdan birini okuyup yanıma gelmiştin. Muzip, yaramaz çocuklar gibiydin..." Jale:- Kız neler söylüyorsun Çok fenasın çok! Nereden de aklına gelir böyle muzip şeyler- Her kız anneciğinden bir şeyler taşır, ben daha çokmuşum.- Ne güzel seninle ortak taraflarımızın olması; sevgiler, hayaller ve hisler içinde olmak...

Sus! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu

Nefise Naz:- Hay Anne! Sen de çocukların lafına mı inanacaksın!- Ne lafı kızım- Bir şey yok!- Hani derler ya "Al haberi çocuktan!" Çekinmeyin, neyse söyleyin! Hadi!- Güya Babacığım yabancı bir kadınla kaçmışmış!- Tövbe tövbe! Kim söylemiş- Tomurcuk'un Babası evde konuşmuş.- Tomurcuk da size söyledi öyle mi- Aynen öyle!- Peki siz ne dediniz- Sus! "A

"Ben de size teşekkür edeyim gözlerinizden öpeyim..."

Evlatlarımın benim için yazdıkları ve pembe zarfa koydukları yazı şöyle bitiyordu:Hepimiz, günlük hayatın koşuşturması içinde çoğu zaman unutsak da, hangi yaşta, hangi makam ve mevkide olursak olalım, her dertte ve sıkıntıda ilk yüreği sızlayanın, ilk gözyaşı dökenin, ilk duâlarını yollayanın annelerimiz olduğunu, bizzat yaşayarak görmekteyiz.Ömürl

"En emin sığınağımızen sakin limanımız senin kucağın anne"

Yetememe, yetişememe, sıkışmışlık, yalnızlık, insanları mesut ve bahtiyar edebilme çabası ve hayal kırıklığı ile dolu bir kadının dile getiremediği hislerine tercüman olan hayatımı yazmam lazım geldiğini düşünürken çocuklarımın kucağıma bıraktıkları bir pembe zarf ve kırmızı bir dal gülle kendime geldim. Meğer "Anneler Günü"ymüş de haberim yokmuş.

Bakalım zaman ne gösterecek

Doğrusu Nefise Doktorumun bununla ne demek istediğini tam anlamamıştım. O zamanki ruh hâlimle de "Ya ben bundan bir mânâ çıkaramadım, başka bir misal verseniz olmaz mı" deyip uzatmamıştım bu aklımın almadığı mevzuyu. Sonradan kafama dank etmişti; Allah adamlarının hiçbir zaman yalnız olmadıkları...İnsanları, canlı ve cansız bütün mahlûkatı seviyord

"Gel seni bir yere götüreyim..."

Bir gün "Gel seni bir yere götüreyim..." dedim, teyzeme götürdüm. Oldukça yaşlı ve hastalıklı teyzem çok sevdi onu... Boynuna sarılıp ağladı "Evladım, bu deli kızıma sahip çık, onu İstanbul'un batakhanelerine düşmekten kurtarırsan sen kurtarırsın!" dedi, gözlerinden gelen yaşa mâni olamadı. Elimde olmadan ben de ağladım. Bir peçeteyle gözlerini sil