Ragıp Karadayı

Türkiye

Çeşitli düşüncelerle Nefise Doktor'umun yanına gittim

Onları "Ya bu benim hususi hayatım, kime ne Dün yırtık pantolonla, dekolte kıyafetlerle dolaşıyordum, bugün de daha mütevâzı, derli toplu giyiniyorum. Sizden para pul, mal mülk veya bir yardım isteyen mi var Yoksa 'İlla imâna gelin' diye zorlayan mı.."Elbette hiçbiri de yoktu! Ya ne vardı Ahiretimizi düşünüp sadece iyi insan olma derdi vardı. Bunun

"Akıl sahipleriyle konuşmak gönüldeki gamı hafifletir..."

Hazreti Mevlânâ: "Bir kimsenin gönlünde bir gam olur, onu da kendini anlayan birine söyleyebilirse söylesin..." Bu yazıların altına Şeyh Galip'ten şunları ilave etmişti:İşte böyle ey gül-i rana!Ömrün beş mevsimi var;Aşk, hasret, yalnızlık, vuslat ve hüzün...Sen hangi mevsimdesinMânâ içinde mânâ yüklü cümlelerin ağırlığı altında hepten eziliyordum.

"Sualler çok ama şimdilik bunlara kafa yormalıyım!"

Çocuklarımın ilk yılan görme hadisesi hiç unutulmadı. Bu mevzular açıldığında koskocaman adam olmalarına rağmen hâlâ o günü heyecanla anlatıyorlar.Peki, bunları niçin dile getiriyorumİnsanların karınca gibi disiplinli çalışanı olduğu gibi, yılan gibi sokanı, korkutup acı çektireni de eksik olmuyordu. Dünya ve bütün kâinat bir düzen içinde yaratılmı

Sabah erkenden Kuzuluk Kaplıcalarına gittik...

Derken ömür saatim durmadan mesafe katediyordu. İnsan ömrünü ben hep "kum saatine" benzetiyordum. Herkesin kum saati farklı farklıydı. Kimi birkaç saatte, kimi günde, bazıları haftada, ayda, senede, bazıları on, kimi kırk, kimi yetmiş, yüz senede de bitenler vardı. Biz, doğumda başlayıp vefat edende son bulan bu kum saatlerimizin kesintisiz akışına

Her şeyden önce kötü niyetli insanları tanımalıydı cemiyet

Akıllı insan, gençken biriktiriyor dostlarını da hatıralarının en güzelini de. Akılsız olanlar da bizim gibi bitirimlerle zoraki hatıra oluşturuyordu. Çoğu aklıma gelince hakikaten yüzüm kızarıyor.O sebeple bu ateistin yaşadığı hayat, hayat olmadığı gibi kafa da kafa değildi. Belli yaşı geçmiş aktif olmaya çalışan ve bunu da abartılı bir şekilde pa

Bu 'bitirim'arkadaşım, gözü dışarılarda müzmin bekârdı!

Şu kâğıttan uçak yapan bitirim arkadaşım, böyle yapmakla sadece benim değil insanların birbirine karşılıksız itimat etmelerinin de katili olmuştu bu çıkışıyla.Çok enteresan bir karakterdi. Telefon mesajlarını açın, samimice inceleyin, paylaşımlarını görün. Başka gruplarda neler yazdığını bilmiyorum ama bize gönderdiklerinin yenilir yutulur tarafı y

"Bu saçma soruları boşuna sormuyorsun herhâlde!.."

Düşündüğüm gibi de yaptım... Çünkü çok hak etmişlerdi. Hep kendi meselelerini mühimsiyorlar ama herkesin derdinin olabileceğini hesaba katmıyorlardı. Dünyada her şeyin ahiri yani sonu geliyordu da kötülerin asla... Hatta gittikçe çoğalıyorlardı da.Bunlardan, açıkça ateist geçinen, hatta bu inançsızlığıyla, bir maharetmiş gibi iftihar eden biri karş

"Merak ettim anlatacağınızı hadinazlanma, dinliyorum!"

Gülüşerek, muhabbetle kucaklaştık, yeniden buluşmak üzere ayrıldık Nefise Doktorumun yanından... Eve gidip çocukları banyo yaptırdım. Onlara pijamalarını giydirdim odalarına gönderdikten sonra ben de iki kahve yapıp çok yorulan Sevgili Tanju'mun yanına gittim, ona dedim ki;- Bizim bugünkü maceramız, bana neyi hatırlattı biliyor musun- Nereden b

Kafamda hâlâ çözülmemiş meseleler vardı

Benim en büyük mânim çalışma şartlarım ve iş arkadaşlarımdı. Onu çok geç fark ettim. Baksana hayalleri bile yarıştırıyorlar, böyle bir ortamda bazılarının memnun olmayıp darılması sık sık olabilecek şeylerdendi. Ha şu da var ki şahsen ben yaşamak için çalışmak tezini daha çok müdafaa ediyordum. Nefes almak istediğimiz zamanlar illa ki oluyor ya da

"Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur!.."

Jale'nin, doktoruna karşı hayranlığı artmıştı:- Ne saadet, güzel huyu ve davranışlarıyla harikalar oluşturanlara... Bak sizin makamınızda sizi incitecek tutum ve davranışlara girdiğim hâlde edebinizi, adabınızı, kibarlığınızı ve hanımefendiliğinizi bozmadınız. Sarsılmaz yerli kaya gibi dimdik durdunuz. Size hayrandım daha çok arttı bu hissiyatım.-