Ragıp Karadayı

Türkiye

Her şeytamamdı da bizibekleyen sürprizlerden haberimiz yoktu!..

Prof. Tevfik İsmailoğlu: "Sen Mene ve Rasim'e diyirsen ki; özünüzden ayrılmışsınız. Bir Batılı gibisiniz... Men nasıl anlamirem ki..."Bazı kelimelere bazı yerlerde farklı mânâlar yüklendiğinden misaller verdim. Türkiye'de bölgeler arasında da aynı şeyi yaşadığımızı izah ettim.Ortalık epey sakinleşmişti ki Prof. Tevfik İsmailoğlu:"Sen Mene ve Rasim'

"Ben okumayısöktüm galiba!.."

Komutan yeni gelen erin parmak kaldırdığını görünce pek şaşırmıştı!Dadaş; "Allah Allah, fe sübhanallah!" deyip komutanın gözüne girebilmek, açığını kapatabilmek için hemen parmak kaldırmış. Komutan yeni gelen erin parmak kaldırdığını görünce pek şaşırmış. Niçin kaldırdığını da merak etmiş tabii:- Ne var, ne istiyorsundiye sormuş. Dadaş:- Komutanım

"Her şey yolunda, şu dadaş fıkrasını anlat bakalım!"

"Erzurum'un bir dağ köyünde hayat mücadelesi veren Abdullah Dadaş, köyünde mektep olmadığından okuma yazma öğrenememiş..."Onlara dedim ki:- Anlaşıldı, fena doldurmuşlar. Darılmaca ve alınmaca yok! Bakın siz istediniz!- Neticede fıkra değil mi- Fıkra olmasına fıkra da, alınmanızdan endişe ediyorum!- Azerbaycan Türkleri öyle ufak-tefek şeylerden alın

Keskin bir parfüm kokusu dalga dalga yüzüme çarptı...

İçeriden sızan bol ışık gözlerimi kamaştırıp toprak karışımı bahar kokusu da her tarafı dolduruyor, bir hoş oluyordum.Önce ses vermedim, sadece yüzlerine baktım "ne şartı" manasında.- Ne bakıyorsun öyle Ragıp Bey- Söyleyin diyorum, ne şartı- !!!Der demez kapı açıldı. Çaylar geldi. Tebessümü yüzünden eksik olmayan Yücel Çakmaklı Bey, Çetin Tunca'nın

"Babam şimdi ruhunu teslim etti benden başka bilen yok amca!"

Bir taraftan helâlleştiğimeşükrederken, diğer taraftan da gidip son bir defa daha yüz yüze görüşemedik diye hayıflandım durdum.İpek gömlek giyemem,Haram lokma yiyemem,Kalbimde yaşayanı,Çekinirim diyemem.Gece gündüz aklım fikrim hep onlarla. İki gün sonra tekrar aradım, eve çıkmışsa veya ziyaretçi kabul ediyorlarsa gitmek niyetiyle Yine kızı telefon

"Siz babamın öyle demesine bakmayın, çok ciddi hasta!.."

Amansız hastalığın pençesindeymiş Aşkın Bey kardeşim. Maddi imkânsızlıklar ve hayatın yoruculuğu ciğerlerini iflas ettirmiş.Kendisini ziyaret etmek istediğimi söyleyince Enver Aşkın:"Şimdi gelme, birkaç güne kalmaz çıkarım, o zaman eve gelirsin, biraz eski günlerden sohbet eder, kaynatırız. Çok özlemişim, hasretlik gideririz inşallah" dedi.Vedalaşı

Bir şey diyecekti ama nasıl söyleyeceğini bilemiyordu!

Torunum, kitabın kapağını kapadı, arkasına yaslandı. Ellerini dizlerine koydu, başını çevirdi: "Bana mı gülüyorsun dedeciğim" dedi.Şen şakrak bahara, hayata lakayt kalamıyordum. Tek tük sokağa çıkanlar köşelerdeki gölgelerde kayboluyordu. Karşımda, bir kanepeye uzanmış torunum, manzara desenli kapağını gördüğüm bir kitap okuyor. Hafif aralı pencere

"Sevineceğinizi bildiğim için önce size haber verdim..."

"Maşallah! Nimete kavuşanlara afiyetolsun. Hakikaten pek sevindim. Söyle nasıl oldu bu iş"Esmer, iri yarı, orta yaşın delikanlısı ceplerini karıştırdı, bir çelik kapı anahtarı çıkardı, gülerek uzattı:- Bak; bu anahtarı adaşım verdi.- Ne zaman- Şimdi!- Aaa!- Niçin şaşırıyorsun! Şimdi odasından çıktım, hemen buraya geldim. Sevineceğinizi bildiğim içi

Gürültü içinde yalnız kalmak!..

Hakikaten bir yalancı dünyaya giden sözde güzellikler diyarıydı buralar...Benden bir şey saklıyor,Ara sıra yokluyor,Elinde beyaz defter,Bana bakıp yokluyor.Kelimelerini zor söyledim. Bidav stüdyosunda dolan içim; bu cadde üzerinde iyice taşmıştı. Artık kendimi tutamıyordum.İstiklâl Caddesi başımı döndürdü bugün. Zeytuni hava birden katran gibi oluy

Bu sabah ezanlar sankibizim için okundu...

"Şimdi daha iyi anladım. Birinci ağızdan duymak kadar güzel bir şey yok Enver Aşkın Abim. Mübârek olsun, mübârek olsun"Çok çok huzurluyuz bugün. Biliyor musun ilk günümüz Bu sabah yeni bir güne doğduk. Bu sabah ezanlar sanki bizim için okundu. Bu sesler, bize de hitap ediyordu artık!" deyip sevinç gözyaşları dökünce, evdeki herkes ağlamış.Ağlamakta