MEĞER HİÇ SEVMEMİŞ!..Doktor Nefise'nin "Gönül insanlarda bulunur, hayvanlarda bulunmaz..." sözünü anlamaya çalışıyorum. Nerede o kapasiteOlur mu maksatsız olmakYan gelip boş oturmak.Her canlı doğar, büyür ve ölür;Layık olduğu yere götürülür.Küçüğünden büyüğüne sırası gelen görür.Hazan olur; gazel düşer dalından,Kimse kimseyi alıkoymaz, bu ebediy
Doktor Nefise "Umumiyetle insanlar mesut oldukları hadiseleri kafalarına takmıyorlar. Bilhassa sinirlendikleri ve üzüldükleri şeyleri düşünme eğilimindedirler. Kafaya takılan işlerde bir yarım kalmışlık, bir söylenememişlik de vardır..." derdi. Anneciğimin bu hâline ne kadar da uyuyordu bu tarif... Toprağın üstünde ne olduğunu görüyoruz, şüphes
Ana yüreği; iki gözü iki çeşme ağlıyordu anneciğim.- A kızım sen ne zaman büyüdün, ne zaman okudun, evlendin de bir de hastanelere düştün- Bak bir şeyim yok anne!- Hatırlar mısın İlk defa okula yazıldığında çok heyecanlıydın, biz de öyleydik. Sen daha cesaretliydin! "Anne okuyacam. Okuyup doktor olacam" derdin. Ben de "Elbette okuyacaksın, oku büyü
Jale, çok hislenmişti:- Bir haftaya bir seneyi sığdırdınız Saadet Hemşire. Yalnız hastalığımızı iyi etmediniz, kalbimizi de...- Öyle şeyler söyleme lütfen! Sadece birlikte keyifli birkaç gün yaşadık. Unutulmaz hatıralarımız arasına yenilerini ilave ettik karşılıklı. Şimdi de veda vakti. Görelim Mevlâm neyler, neylerse güzel eyler.- Yine mesaj mı- G
Kendimi şanslı sayıyordum lakin evlendikten sonra, seri bir şekilde karşılaştıklarım, hevesimi kursağımda bırakacağa benziyordu. Bu korku da beni içten içe yiyip bitiriyordu.Tanju, odayı bir dedektif hassasiyetiyle inceledi. İlk tespit ettiğim hususiyetiydi. Öyle bir tabiatı vardı. Bir müddet etrafı merakla ve ibretle seyrettikten sonra yattığım ye
ANA YÜREĞİCanım anneciğime bir iki sözüm vardı ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum: "Sen mesut ve bahtiyarsın diye herkesin, birdenbire mutluluğa boğulmasını istiyorsun. Tek başına mesut olmak sana azap veriyor galiba, zor geliyor anlaşılan! Bunu son zerresine kadar hak etmiş olmak için, belki de vicdanını rahatlatmak için didinmeye başlıyor, ken
Başımı yastığın üzerinde kaldırdım nemli gözlerle:"Ah! Saadet Hemşire" diye inledim. Sesimin tonundan mı ne Saadet Hanım şaşırdı, getirdiği şırıngaları bir kenara bırakarak, saçlarımı okşadı anneciğim gibi ve telâşla; "Niçin ağladığımı, rüyamda fena bir şey mi gördüğümü..." sordu. Onun hoş çehresi, niye ağladığımı anlamak için gösterdiği samimiyet,
Zavallı Saadet Hemşire, "Bu kız aklını mı oynattı ne" der gibi mahmur olmakla beraber şaşkın bakışla beni süzüyordu. Sırtında her zaman olduğu gibi beyaz önlüğü, başında süt gibi tertemiz ak başörtüsüyle "barış güvercinine" benziyordu. "Bir kadına beyaz örtüler bu kadar mı yakışırdı aman Allah'ım!" dedim içimden, gayr-i ihtiyari gülümsedim."Diyelim
Yüce kitabımızda; Enbiya sûresi, otuz beşinci âyetinde meâlen buyuruluyor ki: "Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz..." Herkes çok iyi biliyor ki her insan ölecektir. Ölümden kurtuluş yoktur.Bizi yoktan var eden, her an varlıkta durduran Yaradanına kafa tutamazsın! İslâmi
Övündüğün güzelliğin, kıymet verdiğin bedenin çürüyüp topraklara karışacak, kurtlar, böcekler yiyip bitirecekler!.. Saadet Hemşire:- Ama biz bütün dünyanın kabul ettiklerini okuyoruz! Öyle onlar gibi de modern yaşıyoruz! Memleket olarak çok gerideyiz çok!- Sahte fikirleri, yalan edebiyatını kendine sakla Jale Hanım! Bırak artık nefsini yüceltmeyi.
© 2016