Ragıp Karadayı

Türkiye

Komşumuzun acısının alâkadar etmediği günlere geldik!..

Parası olan gezegenlerde yer ayırtıyor ama en yakınımızdaki komşuları tanımadık, tanıdıklarımızı da unuttuk...Mektuplar yazdırılırdı eskiden biz çocuklara, sonra beklerdik postacıyı ne zaman cevap gelecek diye. Ne mektup ne kalem kaldı, ne de ar edep! Artık dünyanın bir ucuyla görüntülü konuşmalar aldı yerini. Neredeyse uzaya komşu olduk... Parası

Resimlerimiz de tıpkı şimdiki hayatımız gibi hayal...

Torunlarım ne düşünüyorlar tam bilemesem de ben hissediyorum hakikati. Ecdat boşuna söylememiş; "Etme bulma dünyası"Şimdi sular pet şişelerde, damacanalarda... Musluklardan neredeyse mikrop akıyor, akmasa da bize öyle geliyor. Ağız tadıyla su içmek artık tarih oldu. Eskiden resimlerimizin arkalarına tarihler atılırdı, itinayla en mühim albümlerde m

İçim bir hoştu... Bu kaçıncı hastane dönüşüydü böyle

Ömür, sadece yaşadıklarımızdı. Herkesin hayat anlayışları, beklentileri farklıydı, bizim de kendimize has dünyamız vardı.Kuş misali uçuşlara, huzur ve saadete, gülen yüze, dostluğa alışkın ve hayatımızın mühim bir bölümünü geçirdiğimiz saadet hanemizin önüne gelince bir hoş oldum. Tanju, ne hikmetse zile basmadı, cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı

Korkudan mı bilemiyorum, ayaklarımın bağı çözüldü...

Günlerce iyi haber bekledim, daha doğrusu neyi beklediğimi bilmeden bekledim. Ameliyat bitti ama beklemem bitmiyordu.O gün dolaşa dolaşa bir hâl oldum. Şikâyetlerimi dinleyen doktor "Ameliyat olman lazım!" deyince yeni bir safhaya girdiğimi anladım.Gün gelir herkes göçer, ecel şerbeti içer,Kim neyi ekmiş ise, mahşerde onu biçer.Nihayet günlerce sür

"Stres yapmayacaksın,yemene içmene dikkat edeceksin!.."

Sanki inatlaşmıştık bedenimizle, en ufak bir bahaneyle hastalık gelip beni buluyor, inanılmaz sancılı geçiyordu günlerim.Mektep, iş, mahalle arkadaşlarımızdan aramızdan ayrılan çok olmuştu. Sık sık da duyuyorduk bu çeşitten haberleri."Falan ölmüş, filan ölmüş bir gün de derler Sinan ölmüş"sözünü dillendirmeyenimiz yoktu bizim kuşaktan. Malumunuz, M

"Büyük lokma yiyin ama büyük söz söylemeyin"

İhtiyarlıkla beraber hastalıklar da davetsiz misafir olarak üşüşmüştü kapımıza. Bir gün ben, bir başka gün Tanju için hastaneye gidiyorduk.Bu muazzam dünyayı tefekkür etmeyen biz fâniler de faydasız bir şey yapmakla aşağıların en aşağısına düşüyoruz, Allah muhafaza.Yokuşa yüzün yok, inişe dizin,Uzağı, yakını pek görmez gözün,Sanki bize tarih oluyor

"Kendi kendimizi mahvediyoruz!"

Hissîve hırslı davranmakla aslında kendi kendimizi harap ediyoruz da farkında olamıyoruz.- Uzaktan davulun sesinin gelmesi gibi! O yüzden mücadele etmeyi öğrenmeli insan ve o acılar, bazen hastaya şifalı ilaç gibidir de farkında olamıyoruz. Ezcümle; herkes kendi kaderini yaşıyor ve de ne varsa, onu görüyor. Vesselâm...- İlk tanıştığımız günlerin bi

"Küsecekmiş gibi barışacak, barışacakmış gibi küseceğiz"

O gün etrafımızda olanların bir şey dememiş olmasından faydalanıp hemen söze karışmış hepimizi de şaşırtmıştıTanju!..Bu arada sessiz sakin bir köşede bizi dinleyen Tanju lafa girdi. Oysa o dinlemeyi daha çok severdi. Aramızda en utangaç olanımız; belki de en saf, en temiz kalanımızdı. Umumiyetle hep tefekkür eder, malayani konuşmaktan imtina ederdi

Hastasına moral veren bir terapist gibiydim...

Kazandığım güzel ahlakla gülümsüyordum bütün mahlûkata, ömür boyu hep tebessüm ettim herkese çok şükür.Kendimi bir yandan haklı bulurken bir yandan haksız bulup kızmak, tuhaf bir duygu seliydi. Bu yüzden İTİRAFLARIMI okurken, mümkün olduğu kadar sıradan bir okuyucu gibi objektif okudum. Yazdıklarımda adil davrandığımı gördüm, rahatladım pek huzur d

Kızgınlık hâlinde gözümüz bir şeyi görmüyor maalesef!

Neredeyse üç çeyrek asrı çoktan gerilerde bıraktığım ömrümün rutin işlerinden biriydi bu yaptıklarım.Ecdat derdi; ya hayır söyle, ya da sus.Çok çalışılsın, anlatılsın bu husus!Ekilen tohumlar kalmamalı susuz.Uzaklaşana yine de yanaşınız.Bin bilsen de bir bilene danışınız!Duyan olur mu sesimi, demez HocaUzanıp yatmadı hiç boylu boyunca.Çalışıp durdu