Kültür-Sanat

Devletin unuttukları

"Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece…"Aşık Veysel'in bu dizeleri yalnızca bireysel bir yolculuğu değil, hepimizin ortak kaderini anlatır. Bu yol uzundur, incedir. Sonunda herkes için aynı menzile çıkar ama bu yolda herkesin ayak izi görünmez.Bazıları sessizce geçip gider, fark edilmeden, hatırlanmadan.

Bekir Fuat

Kitap delileri

Yıllar evvel Beşir Ayvazoğlu yazmıştı. Kitapseverler çeşit çeşitmiş. Muhibbân-ı kütüb, "tetebbu ve tahassus", yâni incelemek ve ihtisas sâhibi olmak için kitap edinirlermiş. Mecânîn-i kütüb ise sâdece toplar ve sâhip olmanın hazzını yaşarlarmış. Kitap deliliği, çok ileri noktalara varabilen bir hastalıkmış. Astre adında bir kont, okuma yazma bilmediği hâlde elli iki bin beş yüz kitap

Kerime Yıldız

Eski yılları ne yaparlar ya da yıldız kırpıntıları...

Zihnin oyunları tükenmez. Sevdikleri kadar istemediği nice bilgiyi, yaşantıyı evirip çevirir kendi işine geldiği gibi yorumlar, şekillendirir. O ince bir kırkma makinası gibi çalışır çokça. En sert odundan törpüleye törpüleye talaş yağmuru bile çıkarır. Çocukluğumda okuduğum bir kitapta gördüğüm bir resim vardı. Onu şunca yıldır kırpar kırpar yıldız yaparım. Alışıldık kılığı içinde Nasreddin

Ömer Erdem

"Türkiye'nin iç bünyesiyle oynanırsa…"

Anayasaya göre vatandaş olarak kimliğimiz -dünyanın medenî ulus devletlerinde olduğu gibi- tektir. Fransa'da vatandaş olan herkes Fransız, Almanya'da Alman, Amerika'da Amerikan, Türkiye'de de Türk'tür. Şu veya bu kimlikler bu ana kimlikle kavga etmeye kalkamaz. Kalkarsa anarşi doğar ve gereği yapılır. Türkiye Cumhuriyeti, egemen bir

A. Yağmur Tunalı

MESEM ve eğitim şart sevdası

"Eğitim şart" diyenlerin çoğunluğu nedense eğitimin sadece örgün olan kısmına odaklanıyor. Halbuki eğitimin bir de yaygın olan ve hayat boyu süren kısmı var ki tüm dünyada bu yönde güçlü bir eğilim var. Örgün eğitimin zorunlu eğitimle ilişkili olması da bizde kafa karışıklığı yaratıyor.Zorunlu eğitim denen şey, milliyetçilik çağı ve Sanayi Devriminin bir ürünü.

Şenol Kaluç

Edebiyatın ressamları derken, veterinerlerini ve polislerini...

Geçen hafta birkaç edebiyatçı ressamdan bahsettim ya, arkadaşlarımdan telefon üstüne telefon geldi, hepsi de Oktay Rifat'ı unuttuğumu söylüyordu. Unutmadım, sadece gazetedeki sayfama aklıma gelen herkesi sığdıramadığım için Oktay Rifat'ı, Mustafa Irgat'ı, Mehmet Güreli'yi, Engin Turgut'u ve Bedri Baykam'ı bu yazıya bıraktım.Elbette benimki Enis Batur'un

Taner Ay

İnsanoğlu Bir Misafirhanedir

Aşık Veysel, dünyayı 'iki kapılı bir han'a benzetmişti. İnsanoğlu, anne rahminden iki kapılı hana konduğu anda; uzun ince bir yolda, ağalaya güle, gece gündüz menzile varmaya çalışır. Dünya bir misafirhane, insan dünyanın misafiri.Ya da insanoğlu bir misafirhane yaşadığı her şey onun misafiri. Kah çıkar yeryüzüne seyreder misafirhaneyi kah iner yeryüzüne misafir halini seyreder.

Ali Barskanmay

Artık hiçbir şey

Zamanı ölçmek, saymak, bölmek ne zor iş. Masalarda, duvarlarda, ekranlarda çeşit çeşit bunca takvim. Cepte, duvarda, meydanda bunca saat. Hepsi ne içinBazen yan yana duran iki kişi, başka mevsimleri bölüşür. İnsan bir gün kendi miladını bulur. Herkesin takviminde başka bir isim durur."Sen gittin, tarih bitti, milat neyi açıklayabilir" demişti Mevlana İdris. Koca bir takvim aniden biter bazen.

Enes Batman