Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Günlüğümden - 2

ÖLÜ DÜNYA:İki buçuk milyon kendi halinde insan dünyanın gözüne battı. Ey dünya, yaşadığını zannetme; meğer çoktan ölmüşsün de... biz de imrenir dururduk oyuncak medeniyetine; yokmuşsun be! Bu çocukların kanı ömür boyu üstünüzde kalacak. Uykularınızdan hep o çocukların çığlığıyla uyanacaksınız. Bebeklere bile yaşama hakkını çok gören bir yere geldi

Bombalar ve uçurtma (2)

Nerdesiniz dünyanın edebiyatçıları, doktorları, öğretmenleri, hocaları, profesörleri, fabrikatörleri, inşaatçıları, seçilmişleri ve saireleri...Dünya niye yangın yerine döndü İtiraf edin dünya işlerini de anlamadığınızı da dünya da başının çaresine baksın! Biliyormuş rollerini terk edin! Dünyanın her santimini huzursuz ettiniz. N'ettiniz böyle Ben

Bombalar ve uçurtma

Dışı süs; içi pis diyor, bu medeniyete, padişahlığı, meşrutiyeti, cumhuriyeti görmüş Said Nursî. Doğu da çıkmazda Batı da! Barut ve kan kokulu dünyayı sevdiniz miEy zalimler! Gözyaşları acıdır ve yakar sizi. Ne o Bu kadar aradınız, sordunuz da...gecenizi gündüze kattınız. Eee! Bu ne Dünyayı gözyaşına boğmak için miydi! Meramınız ne İnsan gibi yaşa

Günlüğüme düşenler (1)

Dünya kendisiyle kavgalı...Çocukken büyüklerimden sık sık duyardım: "Nâmet (nimet) azgını..." Tatminsiz, yaramaz, bir şey beğenmeyen çocuklar ve şımarık zenginler için denirdi. Yani nimet azgını... Elindekilerin kıymetini bilmeyen... Şükürsüzler... El insaf... Bu bize hediye âlemin neden çok da farkında değiliz; neden! Niçin yaşıyoruz, sorusunun en

Kitap gibisi

Demek zorundayım; duyan duyar.Kitap okuyanlar ayrıcalıklı olmalı ki bu iş rağbet görsün. Vergi muafiyeti gibi meselâ... Protokolde yerleri de en önde olmalı... Okuyanla okumayan aynı sıradaysa ne anladık bu işten! Ülkenin ayağa kalkması zor değil ki işin başında kitap olduktan sonra. Kaldı ki sonunda bile değil... İşe kitaptan başlamayı düşünmüyors

Cehalet kimdir

Cehalet; okumaz, yazmaz, çizmez, hiçbir inceliği sevmez, sezmez, kabadır, sabadır, ne köy ne kasabadır, bilinmez bir yüz, anlaşılmaz bir söz, gözü de gönlü de kör, hır gür, hör hör bir şeydir işte; ne bileyim adı yok ki cehaletin pislikten başka! Cehalet; durmadan kavga eder. Ses tonu yüksektir, ağırdır; kulakları yırtar. Fakat sağırdır kendisi. As

Hayat bir dönme dolap

YORGUN İSTANBUL:İstanbul'un yolları yolunu şaşırdı. Ömrümüz iki üç sene falan tüneli, beş on sene raylı sistemi, köprüyü, geçiti beklemek ile geçiyor. Ömür kaç sene ki! Bu biraz üç odalı evi beş odaya çevirmeye benzer. Bunca masrafa İstanbul'un yarısını Anadolu'ya taşırdınız. İstanbul'u doldurup taşırdınız. Ne İstanbul kaldı yerinde ne Anadolu... İ

Perde misin ayna mı

TuhafSancılı... Haksızlığın adım başı olduğu... Dostlukların solduğu... Aceleci... Gürültülü... Geveze... Gevşek... Sınırsız sorumsuz... Yanlışların alkışlandığı... Doğruların kışkışlandığı... İnsanlığın dışlandığı... Çok cahil... Çok fukara... Çok kavgalı... Meşveretsiz... Dediğim dedik... Zamlı, gamlı, hazanlı... Yaprakları dökülmüş... Çok katkı

Dert söyletir

YOL AYRIMI:Ben zor yolu seçeyim: sevgiyi... Siz kolay yolu seçin: nefreti... SULH VE SULH: Koca dünya bir Suriye konusunda boğuldu. Aklı başında; kalbi yerinde br çözüm sunamıyorlar. Hemen silaha sarılıyorlar. İş bu kadar kolaysa; kapatın öteki okulları, fabrikaları; askerî olsun bütün okullar ve fabrikalar; durma silah üretsin! Madem yaşamak nedir

Muhasebe

MİSAFİRLİK:Ama yıllarca da misafirlik olmaz. Savaş da bitti; evli evine, köylü köyüne... Bizim ekmeğimiz sütümüz bize yetmiyor gayrı. Bu kadar savuracak paramız varsa milyonlarca boş oturanımız -artık gezmek şeey- var. Sayın Meclis hemen toplaş da bu işleri ayarla; tatil de neymiş! YÜZÜMÜZÜN EKSİĞİ: Âcilen muhabbet aranıyor. Çok keskinleştik. Kesk