Kitap gibisi

Demek zorundayım; duyan duyar.

Kitap okuyanlar ayrıcalıklı olmalı ki bu iş rağbet görsün. Vergi muafiyeti gibi meselâ... Protokolde yerleri de en önde olmalı... Okuyanla okumayan aynı sıradaysa ne anladık bu işten! Ülkenin ayağa kalkması zor değil ki işin başında kitap olduktan sonra. Kaldı ki sonunda bile değil... İşe kitaptan başlamayı düşünmüyorsanız; başlamayın ve bizi de yormayın. Başta kitap... Ortada kitap... Sonda kitap...

OKURKEN

Okurken rahatlıyorum.

Yeni bir yolculuk oluyor her kelime.

Aynaların rengi değişiyor.

Suların kokusunu duyuyorum.

Kuşlar gibi hafifliyorum.

Hayat tazeleniyor birden;

Yaşamak bu, diyorum.

Ellerimi yeniden görüyorum.

Adımı, yaşımı unutuyorum.

Okuduğum neyse işte o!

O kelimeler doluyor gözlerime.

Kitaba uzakları, uzaktan tanıyorum;

Kelime yok gözlerinde.

Kitap okuyalım;

Ne olacaksa; olsun!

Ülke olarak yılda kişi başına bir saat kitap okumak düşüyormuş. Ülke nereye gidiyor, sorusuna gerek kalmıyor; yerinde sayıyor; arada bir geriye gidiyor; sık sık da duruyor. Almanya yüz saati geçkin kitap okusun da... geç bakalım Almanya'yı, Japonya'yı!

Türkçeyi güzel konuşan öğretmenler çok azlıktan biraz ileriye gitse...

Kitaplar -peynir pahalı- ekmek gibi satılsa... (Belki okunur da...)

Silah fabrikaları kapansa...

Kimse kimseye hakaret etmeden konuşsa...

Ümit kıranlar olmasa...

Mecburi kitap okuma 444 olsa...

Okullar dört yıl dışında mecbur olmasa...

Eğitim işi yabancılara sorulduğu kadar biraz da bize sorulsa...

İnşaat işleri yetse, bitse, dursa hattâ...

Geceleri şoför acemileri kornayla oynamasa...

Vergi alacak durumdakilerden vergi alınmasa...

Bankaların yerine insandan anlayan kurumlar gelse...

Cimri zenginler cömert olsa...

Kitaplar raflarda tozlanmasa...

Doktorlar, ilaçlar, hastaneler bu kadar kurtarıcı gibi abartılmasa...

Kişi inanmadığı bir şeyi konuşmasa...

Mevsimleri göreduyakoklaya yaşayanlar biraz çoğalsa...

Öğrencilerin kendilerini anlatacak kadar olsun kelime hazinesi yok; hâlâ müfredat diyorlar; ister gül ister ağla!