Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Kelimeler sözlükten çıkınca

"GÖĞE BAKALIM!"Ne konuşsak lâyenfâ; kitapla aramız açık ya! Eğitimimiz dünyanın en gerilerinde... Gelir seviyemizi ve dağılımını herkes kendisi yaşayıp görüyor... (ki adaletsiz...) Estetik kaygısı taşımıyoruz. Komşumuz açken uyuyabiliyoruz. Bir yerden bir yere giderken sanki savaştaymışız gibi itiş kakış... Ekmekler ya hamur ya kömür... Hocalar haz

Bayram: İnsanlık Ülkesi

Bayram çocukluk demek Geri gelir mi o günler; gelir! Çocukluğun saflığı, yalansızlığı geldiğinde... Ah, eski bayramlar... derken özlenen o lekesiz çocukluk hallerimizdir. Araya yalan girince oluyor ne oluyorsa... Gençlik... bayramın ikinci adresi... "Fırtına Vadisi" olsa da... "Hayaller, Her Güzele Gönül Vermeler Ülkesi..." Bugün yarın nefes alaca

Kelimeler yordamıyla yolculuk

DAİRE-İ FESADİYE:Her derdin bir çaresi, her işin bir kolayı var da... Namık Kemal'in diye aklımda bir söz: "İşini bilmeyen; işini çoğaltır." Dön dolaş yine aynı bulaş... Ne diye! ŞİMDİ KAÇAKLARINA: Tamam; anladık! Dün, dün deyip durma! Bıktık! Bugüne gel! Eski defterleri karıştırma! Atasözü, müflis tüccar; eski defterleri karıştırır, der. O tozlu

Kelimelerle sırdaşlık

İLAÇLARA VEDANüfus artıyor şu, bu da... hastalar, hastalıklar ne çok artıyor! Artıkça hastaneler, ilaçlar çeşitlendikçe; hastaneler dolup dolup taşıyor. Bu işte bir bit yeniği var. Çok para var işin ucunda. Yeni bir roman daha yazmalı Silahlara Veda'dan sonra: "İlaçlara Veda..." EZANLAR Vakitlerin adını söyler... Yere, göğe işlenen nakış... Elleri

Yusuf'un kuyusu, İsa'nın nefesi

Kafiye yapmak gibi olacak ama olsun.Kimi sayıklar durur kimi de ayıklar... Sayıklayanlar bir hayalden ötekine taşınır; aşınır da aşınır. Ayıklayanlar hakikatle göz göze gelir, el sıkışır. Ne zamandır "ayıklamayı" unutunca, aklıma bunlar geldi. Her şey karıştı be abi! Hani biz hayatı bir yudum su gibi içecektik! Karşılıklı oturup taze çaylar eşliği

Şiire sığınmak

-Selahaddin YAŞAR'a-Şiir, sen konuş bugün! Konuş ki daralıyor içim. Daralıyor yeryüzü, gökyüzü... Geçit vermiyor yollar. Şiir, sen konuş bugün! Yerime sen ağla; gülebilirsen gül! Her yan karanlık, ayrılık, ölüm kokuyor. Sorma; adımı bile unuttum! Şiir, sen konuş bugün! Biraz hürriyet ol, seyredeyim seni. Adalet ol; tartayım kendimi. İnsanlık ol d

İki mektup, üç şiir, bir not

Yazmak; adres vermek, ben buradayım demek Akıl ve gönül kapılarına dayanmak Birilerine bir şeyler mi anlatmak Buna cesaretim pek yok, desem mübalağa olmaz diye düşünüyorum. Her yazdığım kelime önce bana ayna olsun isterim. Niye Ben muhtacım önce. Okudukça, yazdıkça, konuştukça cehaletimin hudutları genişliyor. Bu uzun bir bahis... Yazmak, sesli düş

Hayat durakları

HASRET VE ÖZLEM Müsekkin dostlara... Sakin zamanlara... Siyaset dışı konuşmalara veya hakikatin emrine girmiş siyasete... Yalansız ağızlara... Helalinden kazanmalara... Yıllarımı çalmayan okullara... Muhabbetli sofralara... Yanlışa yanlış; doğruya doğru diyenlere... Cömertlere... Hürriyetin ta kendisine öyle hasret kaldık ki... öyle işte! TEBESSÜM

Demokrasi baharı

MUHABBET VE ŞÛRA: Çok siyasî olduk. Şiirden, sohbetten uzaklaştık. Elimize ne geçti. Ülke meseleleri Meclis'te enine boyuna konuşulur; benim bildiğim. Yok; orda da konuşulmuyor. Dernekler, vakıflar veya nüfuzu ele geçirmiş, kendini yetkili gören birileri siyasî beyanat veriyor. Oyunun rengine kadar... Hele bir kişinin binlerce kişi adına karar verm

Hangi siyaset, hangi Said Nursî (2)

Risâleyi öyle, kimseler inhisârına alamaz.O, bütün bir isanlığa hitap eder. Dahası ve öncesi daha işin başında müellif taa kendi nefsine seslenir. Ham de dört defa... Herkeste o nefis nefis var mı; var. İşi belkemiğinden tutar. Nefis kimseden uzak değil ki... Zaten baksanıza kitapların kapaklarına; tefsir ve saire yazmıyor. Dünya tarihinde böylesi