Ünal Bolat

Türkiye

Ayhan Beyin babası

"Kapıyı tıklatmak için yaptığım hamle içeriden gelen derin bir hıçkırık sesiyle yarım kaldı..."Babam ve annem, memleketten yıllar sonra gelmişti evimize. Eşim ve ben çok sevinmiştik. Çocuklarımız ise dede ve babaanneleriyle geçirecekleri günlerin planlarını bile yapmıştı. Evimiz bayram yerine dönmüştü sanki. Geldikleri günün gece yarısına kadar has

Neden kaygılanıyorsun

"Senin şu anki yerinde olmak isteyen ne kadar insan olduğunu hiç düşündün mü"Düşmanlarımızdan nefret etmenin bir bedeli var. Onların üzerimizde güç kurmalarına bilmeden yardım etmiş oluruz. Uykumuz iştahımız, tansiyonumuz sağlığımız ve mutluluğumuza hâkim olmalarına neden olur bu. Nefretimiz onları incitmez bilakis günlerimizi gecelerimizi cehennem

Recep Yazıcıoğlu'nun feraseti

"Valilik çalışanları, basın mensupları vb. babama ilk sağlık müdahalesi orada yapılıyor..."Etrafa seslenmeye çalışıyor ama heyet hızlı ilerlediği için sesini duyuramıyor. Çevreye bakınıp başka birileri var mı diye hamle yaparken az ilerisinin uçurum olduğunu anlıyor. Sıcak ve susuzluğun etkisiyle birlikte tansiyon yükselip iyice fenalaşıyor. Bir ya

Babamın hatırası

Vali Recep Yazıcıoğlu ile İHA Denizli Muhabiri Muhammed Korkmaz'ın hatıratı...Babam Muhammed Korkmaz, gençlik yıllarından itibaren Türkiye gazetesi camiası içinde bulunmuş, merhum Enver ağabeylerin sohbetlerinde yetişmiş bir isim. Yıllarca Holding bünyesinde çeşitli bölümlerde çalışmış. En son emekli olduğu yer ise Denizli İHA Bölge Ofisinde muhabi

Gönül Pilavı

"Hiçbir pilavdan Bekir abinin evinde ikram edilen yarı çiğ pilav kadar lezzet alamadım."Hatırama bugün de devam ediyorum... Sofraya tandır ekmeği pirinç pilavı kızarılmış bir horoz, fasulye patates yemekleri konuldu. Bir de metal kaşık çatallar konuldu. O yıllarda çoğu evlerde tahta ahşap şimşir kaşık kullanılırdı. Metal kaşık ancak zenginlerin evl

Atımızın biri boz biri doruydu

"Yünden yapılı Anadolu motifleriyle nakışlı renkli heybelerimize bir şeyler doldurduk..."Malazgirt'in bir köyünde yaz dönemi bir medresede okuyorduk, yıl 1975-76... Ben de 13 veya 14 yaşındaydım. Gezmeyi seven insanlarla iletişim kuran, o günün şartlarına göre bakımlı iyi giyinen biriyim.Arkadaşlarımızın çoğu yamalı elbise giyinirken biz ütülü elbi

O yoğurdun tadını unutamıyorum

"Bir şey katmıyoruz. Doğal hâlde çayırda merada yayılıp gelen hayvanlardan sağılıyor..."Son yıllarda gıdalar üzerine neler yazılıp çiziliyor. Kimler çıkıp televizyonlarda bilgelik yapıyor... Hepsinin anlatmak istediği konu şu değil mi Gıda güvenliği, gıda temizliği, gıdanın sağlıklı olması...Öyleyse bu okuduklarım bu dinlediklerim niye yoruyor beni

20 yıl sonra…

"Nasıl olur" diye kendime sorular sorarken varmıştık bile doktor amcanın odasına...Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşıma uğramıştım. Sevindik birbirimizi görünce. Her esnaf gibi hemen sordu "Ne içersin abi" diye. Ben de her zamanki gibi "zahmet vermeyeyim" dedim ama nafile…Çağırmıştı bile çırağı. 10-11 yaşlarındaki çırak geldi koşa koşa. Ve kırk yıllı

Oğlum babasız kalmasın diye...

"18 Temmuz 1984 yılında gazete haberinde diyordu ki: "Oğlu oldu, sevinçten kalbi durdu..."Bu bir gazete haberiydi ama bizim haberimizdi. Babamın vefat haberiydi. Babam ben doğduğumda olan sevinç ve heyecanından dolayı kalbine yenikdüşmüş ve oğlunu kucağına alamadan hayata veda etmişti.Bu haber benim hayatımın giriş cümlesi olmuştu. Ben doğdum babam

Az bir bedel ödeyerek...

"Günlük 15 lira gibi küçük bir bedel ödeyerek kendimize büyük bir yatırım yapıyoruz..."Hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum. Bana dedi ki:"Dağıtımını yaptığın Türkiye gazetesini bir yıl boyunca her gün düzenli olarak baştan sona okuyacağına söz ver" dedi.Baş sayfadan ekonomi sayfalarına, köşe yazarlarından dış politika yazılarına ve özellikle