Ünal Bolat

Türkiye

Düğün kafileleri yola çıkmıştı...

Hatırama bugün de devam ediyorum... Ömer Amca dünürleriyle görüştü. Mayıs ayı sonu haziran ayı başlarında, birilerini hiç görmeyen bu dört gencin düğün gününü kararlaştırdılar.Berdelde düğün âdet ve geleneği de şu şekildeydi: Kızların babaları verebildiği kadar kızlarına çeyiz eşya alırlar başlık parası yok. Herkesin düğün masrafları kendilerine ai

İkisi de nişanlısını bilmiyordu

Hatırama bugün de devam ediyorum... Esra bu haberi duyunca birden yüzü kızardı. O da başını önüne eğip hızlıca odadan çıkıp mutfağa girdi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ev halkı akrabaların çoğu bu habere sevindiler amma sevinmeyen bir Abdurrahman diğeri de kız kardeşi Esra idi.Kızlar gelinler Esra'nın yanında oturup kimi tebrik ediyor kimi de

Ömer Amca'nın şaşırtan sürprizi!

Kış henüz yeni başlamıştı kasım ayının sonlarıydı yerlerde dört parmak kadar kar vardı, hayvanlar meralardan çekilmiş içeride beslenmeye başlamıştı. Ahali kışlık tedarikini tamamlamış artık kapanma zamanıydı. Yıl 1972, yaklaşık beş ay kadar bir zamanda kimse köyünden çıkıp başka yerlere gitme imkânı bulamazdı. O yıllarda metrelerce kar yağardı. Ele

"Beni kime şikâyet ettin"

Abim "Yok ya ben seni kimseye şikâyet etmedim bir yanlışın var" demiş... Ağabeyim başından geçenleri anlatınca çok şaşırmıştık. 2000'li yıllardı. Abim imam hatip lisesinden yeni mezun olmuştu. O yıllarda devlet çok imam hatip ataması yaptı. Abimin de şansı yaver gitti 18 yaşında atandı. Hatta nüfusta yaşı küçük görünüyor diye bayağı uğraştılar mahk

Abartıyor zannetmeyin!..

Evliliğimizin ilk aylarındaydık. 18 yaşımda ilk defa ailemden bu kadar uzak, kendi yuvamda mesuliyetlerimi hem öğrenip hem de hevesle yapmaya çalışıyordum. O zaman beyimle nişanlıyken konuşup evimize televizyon almamaya karar vermiştik. Tabii bilgisayar ve internet de yoktu. O yıllarda elbette telefonlarımız da akıllı(!) değildi...Bu zaman zarfında

Haset!..

Yazma hevesine kapıldığım ilk yıllardı. Dergilere gönderdiğim hikâyelerin "kabul edildi" haberini heyecanla bekliyorum. Gönderdiğim üç hikâyeden ikisinin yayınlayacağı haberini derginin editörü ve aynı zamanda hayranı olduğum meşhur yazar telefonla beni arayıp bildirmişti. Üzerinden ay geçmişti ki dergide hikâyem yayımlandı. İlk karşılaştığım kitab

"Oğlum bizi ev sahibi yapacak..."

"Eski mahallede bir komşumuz Hasan Amca vardı" diye başladı anlatmaya arkadaşım. "Çok muhterem hanımı Hatice Teyze ve çalışkan oğulları Ali'yle ailecek görüşürdük. Dindar, mütedeyyin misafirperver saygılı kibar çok kıymetli insanlardı.Hasan Amcalar kayınbiraderinin evinde kiracıydı. Esnaflık yapıyor, iyi de kazanıyor derdini anlatana da gözü kapalı

"Sen önce bunu bir uyuştur!"

Seneler önce yaşadığım sürpriz karşılaşmayla ilgili hatıramı yazmaya bugün de devam ediyorum.Geçtim direksiyona... Besmele çekip bastım gaza. Araçta zincir var. Yola çıktık savrularak gidiyoruz gece sabaha doğru... O arada çocuğun ağlaması inlemesi, inanın eli ayağı dolaşıyor. Zar zor revire ulaştım ama hayatımın en uzun zamanlarından birisi oldu.H

"Komutanım koş! Arkadaş yanıyor!"

"Sandalyeye oturalı bir iki dakika ya oldu ya olmadı Birdenbire odanın kapısı açıldı." Seneler önce yaşadığım sürpriz karşılaşmayla ilgili hatıramı yazmaya bugün de devam ediyorum.Kars'ta kış çok soğuktu. Hava eksi 30-35 derecelerde... O gece nöbetçi subayıyım. Hiç uyumuyor nöbetçi yerlerini dolaşıyoruz. Saat 04.00 oldu. Zaten bir, bir buçuk saat

"Kimsin sen, tanımadım!"

Seneler önceydi... 1976'nın kış aylarıydı. İstanbul'da askeriyede görev yapıyorum. Eskişehir'de iki tane abim hanımlarıyla birlikte bizi ziyarete gelmişlerdi. O zamanlar Şirinevler'de oturuyorum. Ziyaretten birkaç gün sonra onları trenle Eskişehir'e yolcu etmek için Haydarpaşa'ya gitmek üzere Karaköy'deki vapur iskelesine gittik.Üç kardeş, iki ağab