Sarılmak...

"Baş başa kaldık. Ceset torbasına koymam gerekiyordu. Torbayı açıp yanına serdim..."Göztepe köprüsünün altında inenleri boşaltan, bavulları yol kenarına dizen otobüsün önünde ağlaşıyorduk babamla. Gözyaşları boynumu ıslatıyordu.Asker dönüşü oğlunu beklerken yaşadığı stres ve kaygının boşalmasını yaşıyordu.Pazar günü yolda gördüğüm bir bel çantasını açıp baktığımda, pasaport, seyahat çekleri, bir alay evrak, motosiklet ruhsatı, ehliyet ve hatırı sayılır miktarda döviz Türk lirası vb. bulmuştum.Pazartesi günü iş yerimden Alman Konsolosluğuna telefon edip pasaporttaki ismi söylemiş, olayı anlatmış adresimi vermiştim. Akşam eve bir Alman genç geldi, konsolosluk görevlisiyle. Çantasını uzattım, "kontrol et" dedim.Sarıldı boynuma, ayrılmak bilmedi uzun süre. Konsolosluk görevlisi hanım, "ben de sarılmak isterim size" dedi. Omuzlarımı tuttuğunda kulağıma fısıldadı:"Milyon versek bu hareketten daha iyi anlatacak bir kampanya yapamazdık Türk insanı için."İsviçre Lozan da geziyordum, sokak aralarına kadar turluyordum. 1700'den kalma evler, bahçeli, parklı göl manzaralı, taş döşeli yolları olan harika bir şehir. Bir meydandan geçiyordum, "nereye giderim" diye düşünüyordum.Yanımdan 3 genç adam geçiyordu, kendi şiveleriyle Türkçe konuştular. Arkalarından seğirtip"Gençler baksanıza" dedim. Döndüler, üçünün de rengi kül gibi oldu. Tedirgin "buyur abi" dedi birisi "Yeni geldim nereye gidilir buralarda, göl kenarına giden otobüs filan nerede bulunur" dedim. Upuzun bir 10 saniye sustular, ilk konuşan boynuma sarıldı, sımsıkı kucakladı:"Güzel Abim bitirdin bizi, kaçağız ya burada, yakaladılar sandık, nereye gitmek istiyorsan sırtıma alırım seni" dedi. Diğerleri de geldiler... Sarıldık bir yumak olduk meydanın ortasında.Üçüncü günün öğle vakti çıkıyordu depremin enkazından. Bedeni 1999'un o kavuran Ağustos sıcağından bozulmuştu. Çürüme çok hızlıydı. Tutup çektiğimde bir tarafı elimde kalır diye korkuyordum. Özenle kaldırmaya gayret ettim, olmadı. Birileri yardım etmek istediler, koku ve yılgınlıktan çabuk pes ettiler. Baş başa kaldık. Siyah ceset torbasına koymam gerekiyordu. Torbayı açıp yanına serdim... Yarı açık gözleriyle çok sevdiği kızını emanet ettiği damadına bakan adamın üzerine yattım. Son bir kez daha başlayacak olan bitimsiz hasret ve sevgiyle sarıldık birbirimize. Bir müddet öyle kaldık, yavaşça yana doğru dönerek torbanın içine denk getirdim vücudunu... Gözlerini kapadım.