"Tesadüfen bir programda dinlemeye başladım. Hayran kaldım, tabii ki Türkçesine..."
İsmini, liseli yıllarımda babamdan hep duyardım lakin gıyabında muhabbetim olmasına rağmen hiçbir eserini tam manasıyla okumamıştım. Üniversiteye başladıktan sonra okunacak yazarlar listesinin başlarına kaydetmiştim. Birkaç yazı kitabını okudum sırası gelince. Tek kanalın yayında olduğu vakitlerdi o yıllar. Tesadüfen bir programda misafir edildiğini gördüm ve dinlemeye başladım. Herkes gibi hayran kaldım, tabii ki Türkçesine. Sanki konuşmuyor, o dönemde dikte edilmeye çalışılan uydurukçaya meydan okuyordu, cenk edasıyla üstüne basa basa, fasih ve kadim kelimelerle nazire yapıyordu.Bir de kendisiyle ilgili enteresan ve nefis bilgiye ulaşınca daha da muhabbetim arttı. Bilgi şuydu:Malum eli kalem tutan, biraz da kelimelerle haşır neşir olan birçok kişi ya sevdiğine ya vatan ve bayrağına ya da annesine şiir yazardı. Bana en enteresan ve nefis gelen kayınvalidesine şiir yazan ilk şairdi kendisi. Yıllar geçti tabii bu arada. Bu hayranlık ve muhabbetle şiir ve yazılarını okumaya devam ettim. Çok sevdiğim bir kitabı vardı bende "Üsküp'ten Kosova'ya" kaç defa okudum bilmiyorum. Genelde okuduğum kitapları bir müddet sonra başka istifadeler olsun diye verirdim, tutmazdım bir köşede. Lakin o kitabı veremedim kimseye. İstanbul'da özel bir okulda öğretmenlik yapmaya başladım. Resim öğretmeni olmama rağmen edebiyata alakam vardı. "Hazır İstanbul'a gelmişken belki rast gelir de bir gün ilk defa bir kitabı yazarına imzalatırım" diye düşünürdüm hep.