Ünal Bolat

Türkiye

Allah devletimize zeval vermesin

"Revirde görevli bir arkadaş, bir gün sonra eczaneye gider yazılı ilaçları almaya çalışırdı" Allahü teala devletimize zeval vermesin... 40 yıllık hekimlik hayatımda, çok uzak değil, 20 yıl önce yaşadıklarımdan iki hatıramı anlatacağım...Bir inşaat firmasında iş yeri hekimliği yapıyordum.Şikâyeti olan işçileri revirde muayene eder ve reçetelerini ya

Yağmurda ıhlamur toplanır mı

Dediler "Kuşkayası'na geldik." Sağ tarafına baktım ki Kuşkayası 50 metre önümdeydi... Hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum... Atıf'ın kardeşi Durnam bir düğünde "Atıf'ı ben öldürdüm" demiş ama o sarhoşun sözüne de güvenilmez. Ayık gezdiği yok ki. Burası Atıf'ın vurulmasından sonra buğarı (pınarı) ve çevresi ile Atıf'ın mezarlığı ile anılır ol

Yarım asırdır sapasağlam...

"Üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Atıf'ın mezarı sapasağlamdı" Hatıramı anlatmaya devam ediyorum... Yaklaşık 15-20 dakika daha yürüdük. Bize göre yolun sağ tarafında bir pınar gördüm. Hemen bağırdım:"Buğara (pınar) bakın!" Yolculukta olanların neredeyse hepsi bana dönüp "ne bağırıyorsun Onu biz de gördük. Şimdi oturup dinlenip su iç

Öteyüz'e seyahat ederken

"Bu seyahatte benim yaşadıklarım Evliya Çelebi'nin yaşadıklarından az değil, fazla idi.." Hatırama bugün de devam ediyorum. Dedem dedi ki:"Bu yollar gördüğünden çok genişti. Öküz arabası çalışırdı bu yollarda. Çok uzun zamandır bakımı yapılmadı. Belki de 40 yıldır. Çok yeri bu zaman zarfında ağaç bastı. Fidanlar, kesime gelen ağaç oldu. Çekirdekler

Dedemin anlattıkları...

Meğer bizden ayrılıp "belki ormanda soyguncular vardır" diye para saklamış dedem!..Çok iyi hatırlıyorum. Tarih 2 Temmuz 1972. Yaz ortası olması nedeniyle tabiat yemyeşil, ekilen tarla ve bahçelerde mahsul bolluğu dikkat çekmektedir. Köyümüzde hayvan bolluğu ve akan derelerin güzelliği dikkatlerden kaçmaz. Kendimi bildim bileli "böyle güzel yer var

Elli yıl dediğin nedir ki

"Dolabım giysilerle dolu. Birini seçer giyerim. Üstümdekiler çirkin mi" dedi... Nişanlımın komşu kızının nişanı bir sene önce Fatih'te bir düğün sarayında olmuştu. Sonra da düğünü Boğaz'da yapmışlar. Takıya boğmuşlar gelini. Damadın babası, gelinine düğün hediyesi olarak sıfır kilometre kırmızı bir araç hediye etmiş. Bunları anlattıktan sonra ded

"Baba çok üşüyorum..."

"Onun da beş yaşında bir kız çocuğu varmış. Depreme gece uykularında yakalanmışlar..." Deprem bölgesine ait hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...Bana emanet bir araç ayarlayabileceklerini söylediler. Ona da gönlüm razı olmuyordu. Tam bu esnada telefonum çaldı. Arayan asker oğlumdu. Kısaca hâl hatırdan sonra durumu anlattım ve oğlum, Allah o

Çocuklar gülsün diye

"İftar sonrası ramazan ile özdeşleşmiş Hacivat ve Karagöz gölge oyunu sunacaktım..." Efendim 6 Şubat depreminde yaralanan gönüllere bir nebze teselli için gayret ediyorduk. Amasya'da da merkez şubesi bulunan bu derneklerden biri bizi de davet etmişti. Çocuk tiyatrosu ile meşgul olduğumuzdan oradaki kıymetli çocuklarımızın yüzünde küçük de olsa bir

Teşekkür ederek ayrıldılar

İkisi de "Yahu kardeş sana dün akşam kaba davrandık ceza kestik özür dileriz" dediler... Gazete bürosunda iken yaşadığım hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum. Emekli M. Ali Başçavuş servis ve abone işlerine bakardı. Dükkânın büyük tarafında da ben ve muhasebeci otururduk. İkindi vaktiydi. Baktım o akşam bana ceza kesen iki polis, büronun ön

"Sen kendini ne sanıyorsun"

"Araba da kapının önünde çalışır durumdaydı. Arabaya bindim. Baktım iki trafik polisi" Gazete bürosunda iken yaşadığım hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum.Hanıma demiştim: "Bizim geliş saatlerimiz belli olmaz. Meraklanma. Ölürsek zaten cenazemiz gelir, ölmediysek zaten biz geliriz."Allah razı olsun o hanımlar da bizleri sabırla beklerlerdi.