Elli yıl dediğin nedir ki

"Dolabım giysilerle dolu. Birini seçer giyerim. Üstümdekiler çirkin mi" dedi...

Nişanlımın komşu kızının nişanı bir sene önce Fatih'te bir düğün sarayında olmuştu. Sonra da düğünü Boğaz'da yapmışlar. Takıya boğmuşlar gelini. Damadın babası, gelinine düğün hediyesi olarak sıfır kilometre kırmızı bir araç hediye etmiş.

Bunları anlattıktan sonra dedi ki nişanlım:

"Gösterişi de sevmem ben, gösteriş yapıp övünmeyi de... Aileler arasında yapalım nişanı..."

"Bence de doğrusu bu" dedim. "Alalım yüzüklerimizi, iki üç aile toplanıp sizde, taksın alyanslarımızı büyüklerimiz..."

Ertesi günü Kapalıçarşı'ya gittik birlikte. İlk gördüğümüz sarrafa girdik. Niyetimizi söyleyince birçok örnek gösterdiler. Nişanlım en ucuz bir alyans seçti kendisi için. Ben de öyle...

"Niçin o güzel yüzüklerden birini seçmedin" diye sordum; sarraftan çıkınca.

"Bak canım, dedi; ne dedin sen bana işin başında: 'Tatlım, 20 bin liram var benim, bankada hazır. İstediğin gibi harcayalım bu parayı.' Nişan ilk adım... Daha çook yol var önümüzde. Evimize eşyalar almak gerekecek. Borca girmeden bu parayı yetiştirmek zorundayız. Buna dikkat etmezsek çok sıkıntı çekeriz sonra. Yüzük dediğin ne ki, bir sembol... Ha 300 liralık olmuş, ha 3 bin liralık... Ne fark eder"

Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin; bu sözleri duyunca! Bir kez daha kanıtlanmıştı işte doğru yolda olduğum. Eve yönelirken "Ama nişanlık giysiler almadık henüz" dedim. Şöyle bir bakıp:

"Gerek yok. Dolabım giysilerle dolu. Birini seçer giyerim. Üstümdekiler çirkin mi" dedi.

"Hayır, dedim; ne çirkini! Aksine çok güzel... Ne bol ne dar... Üstelik modern ve renkler de çok uyumlu..."