Dedemin anlattıkları...

Meğer bizden ayrılıp "belki ormanda soyguncular vardır" diye para saklamış dedem!..
Çok iyi hatırlıyorum. Tarih 2 Temmuz 1972. Yaz ortası olması nedeniyle tabiat yemyeşil, ekilen tarla ve bahçelerde mahsul bolluğu dikkat çekmektedir. Köyümüzde hayvan bolluğu ve akan derelerin güzelliği dikkatlerden kaçmaz. Kendimi bildim bileli "böyle güzel yer var mıdır" diye hepten sordum.2 Temmuz 1972 sabahının çok erken saatlerinde dedem "kalk, bugün Öteyüz'e ıhlamur toplamaya gidiyoruz" dedi. Yola çıktık. Yoluna çıktığımız Öteyüz, köyümüzün tepelerinin arkasında kalan Ereğli'ye bağlı yerleşim yerleridir. Köyümüzün çıkışında benden büyük birkaç delikanlı bize katıldı. Anladım ki Öteyüz'e gitmek için akşamdan anlaşılmış. Birkaç dakika gittikten sonra dedem: "Siz biraz bekleyin, ben geliyorum" dedi.Gidip gelmesi çok kısa sürdü. Meğer bizden ayrılıp "belki ormanda soyguncular vardır" diye para saklamış. Çok zaman öncesinde buraya gidenlerin yolunu kesip paraları ve değerli eşyaları almışlar. Anlaşılan o ki olaylar üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmiş, etkisi geçmemiş.Dedem gideceğimiz yerin birkaç tepe sonrasında olduğunu ve kendisini dinlememiz gerektiğini söyledikten sonra tahmin ettiğimiz üzere anlatmaya başladı:"Büyük savaş yılını çok iyi hatırlıyorum. Bu yıllarda kıtlık vardı. Korku vardı. Biz, büyüklerimizle bu yollardan çok gidip geldik. Bu yolların en güzeli ve o zamanlar en güvenli olanı şimdi gideceğimiz yoldu. Bu yolda da eşkıya çevirmesi vardı, fakat azdı. Nelerimiz gitmedi ki Eşkıya yüzünden Öteyüz'den eli boş dönenler olmuştu. Hani derler ya "sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer." Benimki de o misal. Biraz önce ayrılıp çalılar arasında kaybolmuştum. Üzerimde üç-beş kuruş vardı. Onları sakladım. Ne olur ne olmaz gideceğimiz yerlerde halen hoşa gitmeyen şeyler olabilir. Güvenliğin sağlandığı zamanlarda bile hoşa gitmeyen olaylar oldu. Gittikçe anlatacaklarım olacak. Yaşım 72. Beni çok hızlı yürümek zorunda bırakmayın. Gün uzun. İşimizi tamamlayıp döneceğiz. Bu şekilde çok zaman işlerimizi gördük ve akşama eve döndük."Kezin Tepesi denilen yere çıkmıştık. Biraz dinlenmek için oturduk. Ben görüyorum, buraya çıkan üç tane yol var. Görünen o ki zamanın şartlarına göre bu yolları yapmak çok zor olmuşa benziyor. Bakımı olmadığı için etraflarını ağaç, çalı-çırpı, diken basmış, yollar daralmış. "Bakım gerekiyor" dedim. Bu sözlerim üzerine dedem kısa anlatımda bulundu...