Tarih, 12 Ocak 1986. Oldukça soğuk bir kış günü. Polis, Isparta-Burdur il sınırında üç aracı durdurdu. Araçtakiler toplam 14 kişiydi. Öndeki araçta, 12 Eylül 1980'den beri aranan ama il il konferanslar vermesine rağmen bir türlü yakalanamayan(!) Fethullah Gülen bulunuyordu. Araçtakilerin hepsi gözaltına alındı.Fethullah Gülen'in bulunduğu araçta bi
Mikronezya Merkez Pastanesi MP'nin sonuncu müdürü Vejetalin Çiçorniya, pilot koltuğu gibi fırlayıp fırlatabilir makamında umulmadık bir süredir dayanıyordu. Ancak ne pahasınaVejetalin yoldaşın saçı sakalı son altı ayda ağarmış; siyah gözler anlamına gelen Çiçorniya soyadı aynı sürede iki gözünün çevresine, tam siyah değil de morluk olarak yayılmışt
Bir ülkenin mimarisi, sınırları coğrafyadan silinip varlığı tarihe karıştığında, uygarlığından geleceğe kalan son kanıttır. Ülkenin imar kalitesi, devlet yapısının niteliğini ve niceliğini de gösterir. Milattan önceki Roma'nın gücünü, devlet çöktükten iki bin yıl sonra ayakta kalan mimarisinden anlarız. Büyük Konstantin'in MS 4. yüzyılda kurduğu Ro
Ayı Boğan diye anılan Makronezya müstebiti Valdemir Potin, bir süredir en yakınındaki ada, Yutania müstebiti Vaydemir Zikenski ile didişiyordu. İşte bu didişmede Mikronezya müstebiti Muktedir Makropiç, "Ağam" demekle yetindiği Zikenski'ye karşı "Paşam" dediği Potin'in gönlünü kazanmıştı. Valdemir Paşa, nankör değildi. Doğum günü yaklaşan Makropiç'
1990 yılının ekim ayıydı. Aylardır beş parasız ve tek başıma bakmakla yükümlü olduğum küçük oğlumla birlikte aileme sığınarak beklediğim; beklerken de ilk romanım "Sinek Sarayı"nı yazdığım atama nihayet gerçekleşmiş; Cumhuriyet gazetesinin Fransa temsilcisi olarak Paris'e gidiyordum. Sevgili İlhan Selçuk, "Gider gitmez Abidin'i ve Hasan Kudar'ı ara
Mikronezya'daki istibdat rejiminin eski egemeni Londra'yla ilişkileri oldukça karmaşık, hatta saçmaydı diyebiliriz.Yol Partisi yozdaşlarının ve bizatihi Ulu Çoban'ın servetiyle çocuklarının mesken tuttuğu, her yolsuzun Mikronezya'dan çaldığı ganimeti zulaya attığı Londra; resmiyette küçük adaya ambargo uyguluyordu. Zaten küçük adayı mahveden kakao
Bıktım.Türkiye'yi yönetenlerin tamamının avam yozluğundan, yönetmeye talip olanların da kendi burnundan ötesini göremeyen çapsızlığından bıktım. Hukuksuzluğun torba torba bohçalanarak hukuk diye yutturulduğu, eşi benzeri görülmemiş gariplikte ve asla düzeltilemeyecek, içinden çıkılamayacak kanısı uyandıran çaresiz zamanlardan geçiyoruz. Bu karışıkl
Yokluk ve yolsuzluk adası Mikronezya, fıtratındaki istibdatla boğulduğu yetmiyormuş gibi kaderindeki coğrafya ile de boğuşuyordu. Kakao krizinin perişan ettiği adayı iklim krizi de sağlam vurmuş, artan sıcaklığa karşı yağmayan yağmur ve haşin rüzgârlar okyanus sularının ortasındaki minicik kara parçasını cehennemin önizlemesine çevirmişti. Tatlı su
Yıl 1792. Büyük Fransız Devrimi, üç yaşında.24 Haziran sabahı, Tuileries Sarayı'nın önünde, her birini dört atın çektiği iki yaylı duruyor. Fizik bilgini, kont ve şövalye De La Borda, ünlü kimyager Lavoisier; filozof, matematikçi ve devrimci yasama meclisi milletvekili Condorcet, dostları Pierre Mechain ve Jean Baptiste Delambre adlı astronomi bilg
Mikronezya'nın geçmişten geleceğe kadim müstebiti, ancak ölümün Betonit Saray'dan söküp Ulu Çoban'lık değneğini kırabileceği Muktedir Makropiç altta kalmayı sevmezdi. Şahsını alta düşüren muhatap, muktedirlik gücü kat kat üstün makamdaşı bile olsa küçük düşmeyi sineye çekemez; bir yolunu bulup üste çıkana kadar içi içini yerdi.Son zamanlarda Valdem
© 2016