Ragıp Karadayı

Türkiye

Artık iyice ümidimi kesmiştim!..

Olup biteni anlamak, biraz hava almak için dışarı çıktım. Dikkatlice sağa, sola bakındım...Câmi müdavimleri üç asker, bir muallim ve imâmdan ibaretti. Hepsi beş kişiydi! Gelmek isteyenler varsa da, galiba üzerlerindeki baskıdan dolayı gelemiyorlardı. Yoksa bu mübârek günde bu mütevâzımâbedi boş bırakmaz, mutlaka doldururlardı.Olup biteni anlamak, b

Bir taraf derin uykudayken,diğerleri topyekûn ayaktaydı

Lojmanlara ölü sessizliği hâkimdi. Tek tük lambası açık olanlar da koyu karanlığın içinde sönük ateş böcekleri gibi cılız görünüyordu.Dumlu'nun başıboş köpekleri, yol boyunca peşime takılmışlar... Hâkim tepede Paşanın konağı... Yüzelli, ikiyüz metre ileride, akşamki ışıltılı havasından uzak, sönmüş bir volkan gibi simsiyah duruyor İçimden; "Allahü

Hoca bilir ama kırıktır kolu, bu dünya hayatı şer ile dolu!

Sene 1979Mektepler henüz açılmamış.Sıcak havalarda ve uzun günlerde oruç tutmanın tatlı bir telaşı var içimizde...Omuzlar üstünde taşırlar seni,Kefenin bezdendir, yoktur deseniNe geleni belli ne de gideni,Hoca bilir ama kırıktır kolu.Bu dünya hayatı şer ile dolu!HOCA olsan dahi sığın Rahmana,O zaman dalarsın bahr-i ummana.Kim dur diyebilir akan zam

Ömür dediğinnedir ki, su misali akıp gidiyor...

Maziye dönüp baktığımda; "Eyvah! Zamanlar ne kadar çabuk geçiyor! Süratleri gittikçe artıyor. Yaş ilerledikçe zaman darlaşıyor" demeye başladım.Geçsin günler, haftalar,Aylar, mevsimler, yıllar...Zaman sanki bir rüzgâr.Ve bir su gibi aksın...Sen gözlerimde bir renk,Kulaklarımda bir ses,Ve içimde bir nefes,Olarak kalacaksın...Ömür dediğinne ki Su mis

Ömrümün çok hızlı, geçti baharı, Neyleyim baharı, gülsüz olunca!

En çok da neyi seviyorum biliyor musunuz Teneke kutularda her gün rengârenk açan çiçeklerle alâkadar olmayı.Yeni harflerle okuma yazması yoktu ama gözü üzerimdeydi. "Vazifeni yaptın mı, eksiğin kaldı mı" der, çalışmaya teşvik ederdi. Derler ya "yiğidi öldür hakkını yeme." Annem, ben hem sıkılmayayım, hem de daha çok öğreneyim diye ne duysa, ne görs

Anam babam üzülmesinler diye gözyaşlarımı içime akıtırdım...

Anneciğim, babacığım üzülmesin diye en acı çektiğim zamanlarda bile sesli ağlamazdım. "Onlar duyarsa üzülürler" diye düşünürdüm...Sağlıklı bir hayat sürdüğümüze hamd ve şükrederdik bütün ailecek.Her şeye rağmen güzel ailemi, evimi, köyümü, şehrimi, memleketimi seviyordum. Biz büyüklerimizden öyle gördük ve öyle de yetiştik. Rahmetli ninemin seferbe

Odamızda bulunan soba,yazkış kaldırılmazdı...

Bu anlattıklarımı kafanızda şöyle bir hayal edin, bir de bugünkü evleri ve içindekileri düşünün:"Neydik ne olduk Nereden nereye""Hayat, ahirete hazırlık yapmakla, ebedîhayatını düşünmekle geçiyorsa doğru yoldasın. Gerisi boş işler. ""Al bu senin, sen gençsin tabii ki okuyup öğrenme çağındasın. Ömrünü eğlenmeye değil, faydalı şeylere harcayacaksın"

Azimli ve kararlı olmalıydım...

Yorulmuştum nefsimle, kötü çevreyle mücadele etmekten yine de pes etmiyordum!..Mesleğim, kabiliyetlerim, çevrem beni alıp hep uçurumların kenarına kadar getiriyordu.Yorulmuştum nefsimle, kötü çevreyle mücadele etmekten yine de pes etmiyordum, etmeyecektim de inşaallah. Azimli ve kararlı olmak, ahir ve akıbetimi düşünmek mecburiyetindeydim. Niyetimi

Başkaları için yaşarken kendimiz için yaşamayı beceremiyoruz...

Yaşadıklarımı yazmamın sebebi çoktu, biri de benim durumumda olanları ikaz edip uyandırmaya çalışmaktı.Nefsimediyordum ki: "Ah nefsin ah! Sen nesin, nelere kadirsin! Şu sonsuz kâinatın bütün hazineleri avucunun içinde, ancak onun kadir kıymetini bilmiyor ve nimetlerin elinden, avucundan kaçmasına ehemmiyet vermiyorsun. O kadar acı çekiyor, kederler

Mazide yaşamak, orada ölüp kalmak olacak şey değildi!..

Mazimi muhakeme edip iyi kötü yaşadıklarımı yazarak hem kendime çekidüzen veriyorum, hem de ders çıkarmaya, ibret almaya çalışıyorum.Muallimlik nurdur, asla sönmez,Dünyalar verilse hizmetten dönmez,Millet gemisinden başkaya binmez,Bitmez bir davadır, ölmez davamız.Her biri yıldızdır, parlar durmadan!Hizmet aşkı ile koşar sormadan.Gece gündüz demez,