"Ey fâni! Ne görüyorsun, etrafına bir baksana"

Koşturan insanlar, dünyadan bihaber masum çocuklar, İstanbul'un vazgeçilmezleri martılar, vapurlar, çeşit çeşit arabalar…

İnsanların istekleri de beklentileri de bitmezdi bana göre. Bu hakikatler yetmez her daim kocaman hayaller kurarız, herkesten, her yerde büyük imkânlar bekleriz. Aslında ne kadar basit ve sadedir çareler; bir bardak çay ve taze bir simit kadar...

Kendi kendime "Ey fâni ne görüyorsun etrafına bir baksana" dedim, cevabını da kendim buldum.

Koşturan insanlar, dünyadan bihaber masum çocuklar, İstanbul'un vazgeçilmezleri martılar, vapurlar, çeşit çeşit arabalar… kadınlı erkekli, yaşlısı genciyle sayısız insanlar…

Başka ne görüyordum

İstanbul'un iki yakasını paha biçilmez bir gerdanlık gibi birbirine bağlayan Boğaz Köprüsü'nü görüyorum. Ben iki yaka dedim ama siz iki kıtayı anlayın. Pek muhkem, oldukça sağlam bağlarla bağlamış̧ birbirine. Dur durak demeden arabalar vızır vızır… Bu seyrettiklerim aklıma ne getirdi onu da söyleyeyim de: "Koskoca kıtalar metal köprülerle bağlanır da birbirine, şu kalpler bağlanamaz ya ona taaccüp eder, şaşarım!" Hakikaten nedir biz insanları böyle vurdumduymaz, adaletten fukara, hüsn-ü zandan ırak yapan İnsanların hoşgörülü olmamasına, empati yapmamasına pek şaşıyordum. Galiba üzerinde tepindiğimiz bu toprağın mütevâzılığınaulaşamamaktan kaynaklandığını sanıyorum.

İçim içime sığmıyordu. Anadolu Ajansının en üst katındaki ofisime yine en erken gelenlerden oldum. Ömrümün hizmetler içinde geçmesi için bütün sebeplere de yapışıyordum.

Pek sevdiğim, eski bir İstanbul beyefendisi, Kore gâzîsi, Türkiye'nin en usta kalemlerinden Samim Utkun Bey de hep erken gelirdi. Odasına gitmek için masamın yanından geçerdi. Bugün yine erkenden gelmişti. Çantası da bir hayli kabarıktı.

- Sabah-ı şerifleriniz hayr olsun Ragıp'cığım.

- Hayırlı sabahlar Samim Abim… diye cevapladım. Odasına girip çıkması fazla sürmedi. Bir deste Türkiye gazetesi sayfasını masamın üzerine bıraktı:

- Arkadaşlar geldiğinde haberim olsun, bazı notlarım var, paylaşacağım… dedi, beklemeden de odasına geçti.