Ragıp Karadayı

Türkiye

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum kapının vurulmasına uyandım!..

Biraz sonra yemekler getirildi, yendi. Babam niçin geldiğini söyleyince Garip Ağa pek sevindi... Kocaman bir ev, büyükçe bir ocak yanıyordu karşı duvarda. Ocağın üzerinde zincirle asılı kapkara bir kazan sarkıtılmıştı. Bizim evlere ve usulümüze hiç benzemiyordu. Böyle olmasından mı ne ürktüm, çekindim. Kadınlar beni görünce gülüşmeye başladılar. "

"Haydi hocam sıra sizde! Pehlivanlığını biliyoruz da..."

"Recep Dede, nazar hak Bizler müminiz elhamdülillah. Kim bilir ne hikmetleri vardı da bilemiyoruz" Mehmet Çavuş: -Kendi kendime dedim ki; "Bu adamın ayağının altı öpülür." Bir hamlede protokolün önüne getirip sırtüstü, çimenlerin üzerine yatırınca; paşa bile ayağa kalktı, bütün subaylar da Kısa zamanda çokbilmiş hasmını tuş ederek meydanı dar etmi

"Benim şimdi anlatacağım bir pehlivanlık hatırası..."

"Hemşerim ben Tortum'da Erzurum'da meydanları rakiplerime dar ederdim. Kimse karşıma çıkmaya cesaret edemezdi." Herkes pürdikkat Mehmet Çavuş'u dinliyordu: - Efendim bu akşam Lütfü Hocanın iki hatırasından birini ben anlatacağım, diğerini de kendinden dinlemeden kimseyi evine göndermeyeceğim. Zaten yarın fazla iş olmaz. Her taraf çamur. "Peki Mehm

Çaylarını yudumlarken iş döndü dolaştı geçirdiği imtihanlara geldi!

Askerlik arkadaşını pek özlemişti ve çok hatıraları vardı. İçeri girdiğinde ayakta karşılandı. Hasretlik giderildi... Kışın uzun gecelerinde sıraya konmuş misafir odalarına gider, geç saatlere kadar sohbet eder, evliya hâllerinden anlatırdı. Kendi hâlinde, maksatsız uğraştığını gören olmamıştı. "Rahmetten dolayı gelen olmadı, bari sobaya bir iki k

Çocukların şamatası ortalığı çınlatıyordu Köylüler; kaldıkları yerden işe soyunmuşlar, canhıraş çalışıyorlardı...

ŞAMPİYON VE EN BÜYÜK KORKU Kendine has hususiyetleriyle bahar; her tarafı zümrütten yeşile boyamış, rengârenk çiçeklerle bezemişti. Tarlaya, çayıra gidip gelenlerle dolup taşan sokaklar, yollar, çeşme başları, bahçeler, harman yerleri hummalı bir şekilde çalışanlarla doluydu. İnsanlar, hayvanat, akla gelebilecek börtü-böcek, bütün yaratıklar; yerd

"İyi anladım hocam! Mühim olan; sabredip o hazinelere kavuşmak"

"Hafız evladım! Allahü teâlânın bize emrettiği ibadetlerin durumu ve bizim hâlimiz bu hikâyede anlatılanlara pek benzer..." Hocası tane tane izah ediyordu: - Senin vazifen onu itmekti. Şimdi tükendiğini, muvaffak olamadığını söylüyorsun. Kendine bir bak bakalım. Kolların daha da kuvvetlendi, pazuların, sırtın ağırlığa dayanıklı hâle geldi. Bacakla

"Peki bizim taze derviş ne yapmış hocam.."

"Muhatabın kabiliyetine ve ihlâsına, yani samimiyetine göre vazifeler de farklılık arz eder hafız evladım" Talebe: - Hocam, pek kolay vazife verilmiş. - Muhatabın kabiliyetine ve ihlâsına, yani samimiyetine göre vazifeler de farklılık arz eder hafız evladım - Anlayamadım. - Bazı müridler, ihlaslıdır; verilen vazifenin niçinini araştırmaz; "Hocam d

"Neyse olan olmuş emmi, bunda bir hikmet vardır!"

"Hafız evladım! Sen öyle ne yapmışsın Deden Emin Ağanın kimseye borcu yoktu. Bu altınları da ödediğini duymuştum..." Hüseyin emmi: - Oğlum sen deli misin O kadar para; sormadan, etmeden, hiç çıkarılıp verilir mi Hangi devirde yaşıyoruz Senin baban benim abim; o kadar Allah'ın emrini bilen, takva sahibi bir âlimdi. O Rabbimin rızasının dışında bir

"Kız, şu anamın sandığındaki sararmış kâğıdı bi getirsene!"

Ben sonuna kadar okumak niyetindeydim. El yazısı kâğıdın başında "Şaban mahdumu Emin..." diye başlıyordu. Kocaman bir bakır tasla nefis ayran aşı geldi. İçindeki yarpuzlar, nane ve aşotlarının kokusu odayı dolduruverdi birden. Faik Çavuşlar'da kuymak yediğimden fazla acıkmamıştım, buna rağmen aştan da geri kalmadım. Özlemiştim çünkü o eski çocukl

"İnat edip geri döneceğini hesaba katmış olabilir!.."

"Mesele şimdi daha netleşti. Hım Niçin düzgün yollardan gitmediğimizin sebebini bir türlü söylemedi emmim..." -Meseleyi anlar anlamaz koştum. Zaten Hüseyin amcanın telaşıyla bu duyduğum da birleşince korkum iyice arttı. "Ortalıkta bir fitne var..." diye düşündüm, ona mâni olmak için de vakit kaybetmeden geldim haber verdim, tedbir alınsın diye. H