Işıl Özgentürk

Cumhuriyet

Soma bir ölüm havzasıdır...

Sevgili okurlarım bir aya yakın bir zamandır Soma'da çalıştıkları madende "hayati tehlike arz eden çalışma koşullarını ve düşük ücretleri" protesto eden Fernas Madencilik işçileri yalınayak yürüyerek Ankara'ya vardılar. Bir suçları da(!) Bağımsız Maden İş Sendikası'na kayıt olmalarıydı. Tabii polis engeliyle karşılaştılar. Ve madenin sahibi AKP Bat

Adana, Adana; çek bir kebap!

Sevgili okurlarım yazımın başlığından hemen durumu anladığınızı umarım. Evet, Adana'dayım, 31. Uluslararası Altın Koza Film Festivali'ndeyim ve 23-29 Eylül günleri kendimi filmlere vurdum. Hayır önce kendimi geç bir Hitit şehri olan Adana'da Adana Müzesi'ne vurdum. Çünkü yeni eserlerle yeniden restore edilmişti. Huyum bu, hangi kente gidersem gidey

Aman dikkat karamsar enerji bizi tüketecek!

Sevgili okurlarım, sabahleyin kalkıyoruz, hemen cep telefonlarına saldırıyoruz. Kim tutuklandı, kaç şehit var, benzin ne kadar oldu, dolar kaça fırladı, kaç kız ya da erkek çocuğuna tecavüz edildi, kaç çocuk öldürüldü, kaç kadın şiddet gördü Evet, bir felaket havuzuna atlar gibi her yanımız sarsılıyor ve kendimizi çaresiz, karamsar hissediyoruz. Bü

Amcası kızın rızası varmış

Sevgili okurlarım gerçekten artık ne yazacağımı şaşırdım. Narin olayının ardından ülkemin batısından, Tekirdağ'dan gelen bir haberle dehşete düştüm. İki yaşında bir kız çocuğuna tecavüz... İmdat, imdat! Yavrucuk yaşam savaşı veriyor. Birden 2013 yılında yazdığım bir yazı aklıma düşüyor. İzninizle o yazımı paylaşıyorum. Bakın hiçbir şey değişmemiş:"

Yalan yok, doğduğum ülkeyi özlüyorum

Sevgili okurlarım itiraf ediyorum: "Ben doğduğum ülkeyi özlüyorum." Doğduğum ülke başkaydı. O ülkenin bürokratları onurlu ve vatansever insanlardı. Babamı düşündüm. Milli eğitimde önemli bir görevdeydi. Satın alma işlerini de o götürürdü. Anımsıyorum, her gün kendi kullandığı kamu malı cipe atlar, en uzak dağ köylerinde kadınlar için oluşturulan ok

Sert görünüşlü çocuk adam: Erdal Atabek

Sevgili okurlarım bugünlerde belki de yaş gereği dostlarımın ölüm haberleriyle allak bullak dolaşıyorum. İşte o günlerden biri, az sonra canım Erdal Atabek'i gazetemizin küçük bahçesinden sonsuzluğa uğurlayacağız. İşte tabutu orada ve ben yüzümde buruk bir gülümsemeyle birlikte geçirdiğimiz uzun zamanların anılarıyla, kısaca onunla baş başayım. O b

Cannes Festivali'nde ve dolandırıcılıkta fena şahlandık!

Sevgili okurlarım bugün canım biraz magazin yapmak istedi. Başlığımda yazdığım gibiCannes Film Festivali'nde ve dolandırılıcılıkta fena şahlandık. Bir de bir iddiam var: Her şeyin suyunu çıkarmakta da üstümüze yok! Öyleyse başlayayım:Önce şu Cannes meselesiyle işe koyulalım. Cannes meselesi dedim ya, bu yılki Cannes Film Festivali'nden söz ediyorum

Şiddet bir ülkeyi ele geçirdiğinde masumiyet ülkeyi terk eder!

Sevgili okurlarım belki de geçtiğimiz günlerin en vahim olaylarından biri, bir öğrencinin silahla okul müdürünü öldürmesiydi. Sağlık emekçilerinden sonra öğretmenler de şiddetin hedef tahtası olmaya başladılar. Şaşılacak bir şey yok, şiddet bir ülkenin can damarlarını işgal etmiş ve kanıksanmaya, çaresizce kabul görmeye başlamışsa artık masumiyet o

İstanbul'un bin bir yüzünden bana yansıyanlar!

Sevgili okurlarım bu hafta oldukça sakin olan mahallemden çıkıp İnsan Hakları Derneği'nde yapılan 22. Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü ödül törenine ve canımız Celal Başlangıç'ın Almanya'da yapılan cenaze töreniyle, kıskançlıkla sevdiği ülkesinde eşzamanlı gerçekleştirilen anma törenlerine katıldım. Tören Basın Müzesi'nde yapıldı. Her ik

Derin bir hayal kırıklığı: 1 Mayıs 2024

Sevgili okurlarım yaş gereği pek çok 1 Mayıs görmüş bir dinazor olarak içimden, "Belki de bu 1 Mayıs gördüğüm, son 1 Mayıs olabilir" diyerek Saraçhaneye gitmeye karar vermiştim. Ama bir türlü tam iyileşmeyen kırık bacağım yeniden sancımaya başladı, ben de kararımdan vazgeçmek zorunda kaldım. Ve televizyonun karşısına geçtim, birden altyazı geçmeye