Ünal Bolat

Türkiye

"Senin çantanı biz ne bilelim"

"O yıllarda şimdiki gibi 'başıma bir şey gelir mi Polisi arasam mı' gibi düşünce yoktu..." Emanet çantayla yaptığım yolculukla ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum. Yanlış çantayla eve gitsem bana evde katıla katıla gülerlerdi... Olduğum yerde bir müddet çakıldım kaldım. Ne yapmalıydım Ne eve gidebiliyordum, ne geri dönebiliyordum. Am

Korktuğum başıma geldi!..

"Korktuğum başıma gelmişti. Çanta benim değildi. Açılmıyordu. O an iki şeye üzüldüm!.." Yıllar önce bir otobüs yolculuğu yaşamıştım Halamın oğlundan emanet aldığım bont çantayla üç günlüğüne memleketim Giresun'a gitmiş işlerimi halledip tekrar İstanbul'a dönüş için yola koyulmuştum. Bindiğim otobüste her nasılsa o gün sanki bütün yolcuların elinde

Andız pekmezi ve gençliğimiz

"Şimdilerde kentlerde ilâç gibi kullanılan andız pekmezini bizim çocukluğumuzda çok fakirler yerdi..." Şüphesiz çocukların en çok sevdikleri şey şekerdir, yani tatlı yiyeceklerdir. Biz çocukluğumuzda, şekerin ne olduğunu bilmiyorduk. Şeker yerine, eğer bulabilirsek, bal ve pekmez yerdik. Ama bunlar o kadar az ve değerliydi ki, bırakın doya doya y

Debelendikçe batıyordum!..

"Tepe aşağı olduğum için kan beynime hücum etmişti. Hareket de edemiyordum!.." Vurulan keklik, şöyle bir iki takla attı ve az ileride çakıllı bir yere yuvarlandı... İşte birinci kekliğe az sonra sahip olacaktım... Yavaşça yerimden doğrulup, kekliğin düştüğü çakıl araziye yöneldim... Kekliğin düştüğü yer bir enteresandı... Etrafı iri taş parçalarıy

Yusuf Amca'nın son avı!..

"Haberin yok galiba ben Rabbimin ihsanıyla ikinci hayatımı yaşıyorum biliyor musun.." "Nasibindir gezdiren yer yer seniAkıbet sonunda yer, yer seni" derler Beri yandan da yiyecek ekmeğin içecek suyun varsa bir şeyler olur bir sebep halk olur yaşarsın kurtulursun derler Birinci ağızdan dinlediğim bu hatırada da köyümüzün eskilerinden olup avcılığı

Vicdanımın sesini dinledim...

"Bu arada ona namaz kılmayı da öğrettim Almaya gönüllü olunca hemen öğreniyordu." Tanıştığım arkadaşımla ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum... O ise hayat ile alaka kuramayan içinde bulunduğu sorunlara cevap veremeyen bir çözümsüzlüğün içinde boğuluyormuş Dedim ki dışarıdan görünen sessizliğin sebebi meğer bu imiş Meğer içinde ne

Kalabalıklar içinde boğulmak!..

"Eşim de önce üzüldü sonra benim bunalımlarım yüzündün hayat ona da kâbus oldu..." Babam eşraftan bir kimseydi. Çocukluğumuzdan beri bize de dinî konuları öğretmiş iyi bir evlat olarak yetiştirmeye çalışmıştı... Hani derler ya denizin kıymetini bilmeyen balık misali biz babamızın kıymetini bilemedik Babamıza karşı asla ukala bir tavrımız söz konu

Yalancı şahit!..

"Bu tasvip edilip iyi karşılanmasa da orman köylerinde bir realiteydi, köyün gerçeğiydi..." Orman köylerini bilirsiniz Köylünün eskiden beri yakacağı odunu köylü ormandan tedarik ederdi. Elbette ki bunu da devletin orman memurları belirlerdi Gel gör ki köylüler bu kriterlere göre yakacak yetmeyince orman memurundan habersiz yakacak tedarik ederdi

"Sayın Müdürüm..."

"O ziyaretimizde o kadar mutlu oldum o kadar heyecanlandım ki anlatamam" Ağabeyimin kızının düğünü münasebetiyle İstanbul'a geldiğimde yıllardır görmediğim tanıdıkları, arkadaşları da görmüş oldum. Çok sevindim, duygulandım Bu vesileyle gazetenin Cağaloğlu günleri hatırıma geldi Ağabeyimi ziyarete gittiğimde Cağaloğlu'na da uğruyordum Yine bir gü

Hani bir şey olmayacaktı

"Meğer benim ayrılışımı işçiler ve bayiler görmesin diye hafta sonu göndermiş!.." Yirmi sene önce yaşadığım enteresan bir işe giriş hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum... Müdür gayet pişkin cevap verdi: "Sen patrona bakma 2 gün sonra unutur dediğini, hem biz 'bir şey olmaz' diye senin ismini verdik." İşimin başına döndüm ancak içimde bir ku