Ünal Bolat

Türkiye

Bir kitap satışına giderken...

"Şimdi anlatması kolay da o vakit o kararı nasıl vereceksin gel de bana sor ne çektiğimi!.." Kitap satışları zamanı idi... 1977 yazı olabilir... Osmaniye'nin Hâruniye (şimdi Düziçi olan) kaplıcalarına gidiyoruz... Altımızda Murat 131 taksi... Arka koltukta 4, önde şoför dâhil 3 kişiyiz. Bagaj ise silme kitap dolu. Kaplıca Ceyhan Nehri kenarında.

"Hay aklınla bin yaşa!"

"Söz verdi mi dediğini yapan, hem de öyle böyle değil özenle, hakkıyla yapan bir insandı babam..." Dağdan keçilere purç kesip sırtına yükleyip getirmek 'Purç' ağaçların tomurcukları ya da ince filizlerine denir bizim oralarda Gübreleri çuvallara doldurup bağa, bahçeye götürmek Saymakla bitmez onun yaptığı işler. Hayrettir, bir gün olsun, annemin

Bu yere para mı verilir

"Bütün köyü gezseniz beş on kavak ancak vardı. Kavak yerine selvi denirdi bizim oralarda..." Neden bilmem, aşırı bir sevgim var benim, kavak ağacına karşı. Oysa meyvesiz bir ağaçtır o. Dimdik yükselir; minare boyu. Çiçek de açmaz üstelik. Çocukluğumda, Akseki'nin Gödene köyündeki bahçelerimizde ve ekin ektiğimiz arazilerimizde hiçbir kavağımız yok

Gözleve'de bir nefer...

"Gözleve Savaşı, Kırım'da yalnız Türk kuvvetleriyle kazanılan bir zafer olması bakımından da önemliydi..." Hayatında dört padişah görmüş, II. Abdülhamid Han zamanında Beşiktaş Muhafızlığı görevinde bulunmuş Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın hatıralarından bir bölümü okuyucularımızla paylaşmak istiyorum... Osmanlı ordusunun Gözleve'ye gelişini haber alan R

"İkinizin de adı güzel"

"Yemez içmez giymez yedirmez Cıbıllar sülalesi cimrilikte dünya birincisidir..." Kahvede çay içerken karşılaştığım iki ihtiyarın birbirine yaptığı konuşma ve çay ısmarlama iddiasını anlatmaya bugün de devam ediyorum: "Cıbıl" lakaplı dedi ki: "Olmaz mı hemşehrim. Tabii ki bizim de adlarımız var. Ama köyde kime sorsan kimse bizi ismimiz ile tanımı

"Cebinde akrep mi var"

"Bizim köyün en zenginidir. Ama mümkün değil kendisine bir çay bile söyletemezsin." "Söğüt Gölgesi" adlı çayevinde, kardeşim ile çaylarımızı yudumluyorduk. Sanat spor siyaset muhabbeti yapmaya çalışıyorduk ama yandaki masada üstleri başları pejmürde, ayakkabıları boyasız, elbiseleri kirli ve yırtık iki gariban yaşlı adamın tartışmaları dikkatimiz

Bizim oranın düğünleri...

"İnsanlar hayatı kendilerine niçin bu kadar zorlaştırır anlamak akıl kârı değil" Günümüzde gençler evlenmekte zorlanıyor. Çeyizdir, beyaz eşyadır, mobilyadır, düğün masrafı filan derken gençler evlendikten sonra en az beş yıl borç ödemek zorunda kalıyor Ayıp olur, gören ne der gibi çevre baskısıyla ne evlenecek çocuklar ne evlendirecek aileler evl

Onları yalnız bırakmayın!

"Bir öğretmen olarak tekrar sesleniyorum: Çocuklarınızı yalnız bırakmayın!.." On dokuz yaşında üniversite öğrencisi olarak ilçemizden büyük şehre otobüsle giderken yanımdaki koltuğa oturan genç ile yaşadığım ibretlik hatırayı anlatmaya bugün de devam ediyorum... Bir yanım beni her kelimesiyle öven, güzelliğimi dile getiren ve kendine hayran bıra

Onun için ailemi kandırdım!

Daha önce hiç yalan söylemediğim için ailem bu yalanımı sorgulamadı "Peki" dediler... On dokuz yaşında üniversite öğrencisi olarak ilçemizden büyük şehre otobüsle giderken yanımdaki koltuğa oturan genç ile yaşadığım ibretlik hatırayı anlatmaya bugün de devam ediyorum... "Otobüste tanıştığım ve kendisini bana sevdirmeyi başaran genç, kendisiyle bi

Yanımdaki erkek yolcu...

"Bu karmaşık yolculuğa on dokuz yaşında hiçbir tecrübesi olmayan bir genç kız olarak çıkıyordum" "Ailem, okulun açıldığı günlerde yurda dönmemi istedi. Ben ise okula dönmeyi geciktirmeyi istiyordum. Çünkü yurtta kızlar arasında rekabet, kıskançlıklar vb. ileri dereceydi. Okuduğumuz fakültede ortam, giyim kuşam, görünüm yönünden bütün öğrencilerin