Kalabalıklar içinde boğulmak!..

"Eşim de önce üzüldü sonra benim bunalımlarım yüzündün hayat ona da kâbus oldu..." Babam eşraftan bir kimseydi. Çocukluğumuzdan beri bize de dinî konuları öğretmiş iyi bir evlat olarak yetiştirmeye çalışmıştı... Hani derler ya denizin kıymetini bilmeyen balık misali biz babamızın kıymetini bilemedik Babamıza karşı asla ukala bir tavrımız söz konusu olmamıştır ama doğrusunu söylemek gerekirse tam manasıyla onun istediği, arzu ettiği gibi bir kişi olduğumuzu da söyleyemem... Yaşımız ilerleyip de, kendi başımıza hayata atıldığımızda, öğrendiklerimizle amel etmeyi yani bildiklerimizi hayatımıza uygulamayı tamamen bırakmış dünya işlerine dalmıştık... Tamam, içimizde bu hâlimize karşı bir üzüntü her zaman vardı ama ibadet etmenin hele de günümüzün şartlarında nefsimize çok ağır geldiği de bir gerçekti... Eminönü'nde Sultanhamam'da tekstil üzerine dükkânımız vardı. Çevremiz iyiydi ve o yıllarda çok şükür temiz iş yapıyor hayli para kazanıyorduk. Babamızın hatırı bizim başarımız çevremizde bizi de hatırı sayılır kılıyordu. Bu, dürüstlüğün bize verdiği bir hediye bir ödüldü Size anlatmak istediğim bu süreçte benimle tanışan ve dost olduğu için kendini bahtiyar hisseden bir arkadaşla yeni tabirle yıldızımız tuttu mu denir nedir samimiyeti hayli ilerlettik... O evliydi ben ise henüz evlenmemiştim. Ama dostluğumuz arkadaşlığımız ilerlediğinde bu arkadaşımın evine de misafir olmaya başladım. Hatta zaman ilerledikçe mahrem sayılacak özel bilgilerini de benimle paylaşmaya başladı. Ve bir gün benim samimiyetime de sığınarak derdini bana