Kültür-Sanat

Kovaladıkça kaçan

Öyle inandırdılar ki bizi mutlu olmanın hayatımızın yegane amacı olduğuna, günlerimize derinlik katacak herşeyi mutluluğumuzun önündeki bir engel gibi görmeye başladık ve uzaklaştırdık hayatımızdan.Mutlu olabildik mi bariNe gezer!Aslına bakarsanız olmamız da beklenemezdi. Çünkü mutluluk dediğimiz şey, sırf biz peşinde koşuyoruz diye

Gökhan Özcan

Halk Hikayeleri'ni adam etmek…

Önceki yazımda, bizdeki Batılılaşmanın gerek Osmanlı'da gerekse yeni Türkiye'de bizzat devlet eliyle hakim kılınmaya çalışıldığını, "içimizdeki Danimarkalılar"ın da bu çalışmaya en büyük desteği verdiklerini söylemiştik. Bunun tipik bir örneğini de yine N. Ahmet Özalp'in kayıtlarından iletelim.Ama önce şu ilginç durumu tekrar vurgulayalım:

Ömer Lekesiz

Vahdet-i vücûd meselesi (3)

Vahdet-i vücûd hakkında klasik dönemde yazılan kitaplar ve çağdaş akademik çalışmalar, görüş birliğiyle bu nazariyenin birkaç ilkeden oluştuğunu ve bütün diğer ayrıntının bu ilkelerden türediğini ifade eder. Birincisi, "varlık olmak bakımından varlık Hak'tır" ilkesidir. Türkçede "varlık" kelimesi hem mastar anlamıyla varlık hem de var olan anlamında

Ömer Türker

Osmanlı Medeniyeti'nin kurucu ruh kökleri

Türkiye genç neslini de, Müslüman sosyolojisini kaybediyor.Hızla intiharın eşiğine sürükleniyor.Tam da dünyanın bize ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde biz intihar ediyoruz, demiştim. İntihar'dan kurtuluş, hem bizi hem de dünyayı yaşanan anlam krizinden çıkaracak bir medeniyet fikri ve bu fikri hayata geçirecek bir öncü dâhiler yetiştirmekten geçiyor.

Yusuf Kaplan

Müslüman kadın kimliği III

Türkiye'de özellikle 1980 sonrası gündelik hayatta yayılmaya başlayan ve 1990'larda neredeyse herkesin dilinde olan "ötekileştirme" kavramı, mahiyeti hakkında pek de bilgi sahibi olunmadan modalaşan bir kavram olarak dolaşımdaydı. "Biz" olarak tanımlanan merkezin dışında kalan grupların, kişilerin, tehdit unsuru olarak tasvir edildiği, "biz" ve "onlar"

Fatma Barbarosoğlu

İstanbul Üniversitesi'ndeki mescit nasıl açıldı ve kim kapattı

Meşhur ilahiyatçı hocalarımızın hemen hepsinin hatıralarını okudum ve çok istifade ettim. Bugünlerde de Yusuf Ziya Kavakçı hocamızın "Göçüp Giderken" adıyla neşredilen hatıralarını bitirdim. Nehir söyleşi şeklinde hazırlanan eserin muhtevasını Dr. Müjdat Uluçam Bey'in soruları ve Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı hocanın bunlara verdiği cevaplar teşkil ediyor. Belirtmek gerekir ki, bu usul, bu minval üzere kaleme alınan kitapların okunmasını biraz daha kolaylaştırıyor.

Dursun Gürlek

Neyi unuttuğunu hatırla…

Sinemanın bir misyonu da hatırlatmaktır. Geleceğe değil sadece, bugüne de… Geçmişi değil sadece, yarını da hatırlatmaktır… Neyi unuttuğumuzu hatırlamamız için sinemaya tutunmak gerek. Yani ben öyle yapıyorum (Genel manada olumsuz olacak her şeye karşı sinemaya tutunuyorum ama neyse…). İnsanoğlunun umudunun tükendiği anda, her şeyin bittiğini ya da bitmesi

Abdulhamit Güler