Gökhan Özcan

Yeni Şafak

Altmış yılıncı gün

Bundan tam otuz yıl önce bugün yine bu gazetenin sayfalarından birinde 'Otuz yılıncı gün' başlıklı bir yazı yazmıştım. Aradan uzun yıllar geçti ve bugün altmış yılıncı gün Sizler bu yazıyı okurken ben altmış yaşımdan gün almış olacağım. Bu altmış yılın yarıdan fazlasını burada sizlerle söyleşerek geçirdim. Yazdıklarımı en baştan beri okuyanlar oldu

Sevgisiz kalan katılaşır

Birbirini bilmeyen, anlayamayan, hayatıyla başkalarının hayatına dokunamayan, başkalarının hayatıyla bizim hayatımıza dokunmasına izin vermeyen ve dolayısıyla birbirini sevemeyen insanlar olduk. Hayatın her anında, her noktasında aşılamaz bir sevgisizlik hâkim bugün. İnsanlar hiç tanımadıkları insanlardan sebepsizce nefret ediyor. İncir çekirdeğini

Güzeli görmek, çirkini bilmek

Güzel olmayı, güzel görmeyi, güzel bilmeyi, güzel eylemeyi pek beceremiyoruz artık. Bakmayın 'güzel adam', 'güzel insan' laflarının gırla gitmesine Bu kadar çok 'güzel insan'dan sadır olması gereken güzellik ne yazık ki yok hayatlarımızda. Demek o kadar da güzel değiliz, olamıyoruz. Neden böyle Çok zor bir denklem değil bu, cevabı basit! Güzele, gü

Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın

Yaşadığımız hayatı içselleştirmek noktasında çok mesafeler aldık, bunun pek farkında da olmadık. Yaşamanın bugünkünden farklı ihtimalleri ve imkanları olabileceğine inanan, bunu arayan, araştıran pek kimse kalmadı. Realite denen ve herkesi kendine inandıran bir şey var; bunu hemen herkes tartışmasız, sorgusuz, sualsiz kabulleniyor artık. Düne kadar

Derdimiz nerede

Maneviyatla irtibatın giderek zayıfladığı şu zamanda din denince insanların aklına ilk olarak fiili eylemler üzerinden ilerleyen bir mükellefiyetler toplamı geliyor. Bunlar elbet var; ancak din esasen bir inanç meselesi, bununla ilgili bir akli ve kalbi mesaiyi gerektiriyor. Allah'ın (cc) vahyi şunları yapın, bunları yapmayın ile sınırlı değil Aksi

Ramazan okumaları

"En büyük kusur kusursuzluk iddiasıdır. Kusursuzluk insanı kibre sürükler. Bu sebeple insanın hataları, günahları ve kusurları onu dengede tutar. İnsan olduğunu, Allah tarafından yaratılmış, sonlu bir varlık olduğunu hatırlatır. Bu sadette Hz. Hanzala bir gün Efendimiz (s.a.v)'e gelip 'Hanzala münafık oldu' der. Efendimiz (s.a.v) neden böyle söyled

Kandırıkçı aynalar

Konuşup dururken bir an karşımızdakinin aslında orada olmadığını farketmek ne kadar acı! O anda uzayın karanlık ve soğuk boşluğunda döneduran yalnız bir gezegene dönüşüveriyoruz sanki!"İnsanın önemli anlarda dilsizleşen bir filozof olduğunu keşfetmesinden daha korkunç bir şey olamaz. O zaman hiç durmadan gitmek, gitmek için şiddetli bir arzu duyuyo

Hisseden kıssa

Hayat hepimizi bir şeylerle meşgul ediyor sürekli. Yeni zamanlarda ipler insanın elinde değil pek, hepimiz hayat gailesi deyip suçu üstüne yıktığımız bir şeylerin peşinde oradan oraya sürükleniyoruz. Bu arada nerelerden eksiliyoruz, ne kadar azalıyoruz, yol boyu bir vakitler kıymet verdiklerimizden neleri düşürüp de farkında olmuyoruz, orasını pek

Susabilsek belki de anlayabileceğiz!

Bu işi de estetikçiler mi yapıyor bilmiyorum ama birçokları dilinin kemiğini aldırmış gibi konuşuyor bugünlerde. İyi bilmediği meselelerde sükutu seçen temkin ehli pek fazla kimse kalmadı. Bir meseleyi iyi bilmediğini bilen de azaldı iyice. Dolayısıyla araba yüküyle konuşulan ortamlarda incir çekirdekleri hiç olmadığı kadar boş kalıyor. Yüzlerce sö

Hassasiyetlerimizin bir hissiyatı var mı

İnsanın kendi özünden besleyip büyüterek kişiliğine yansıtacağı hassasiyetler, diğer pek çok şey gibi dışarıdan kodlanarak hazır halde yükleniyor artık insanlığımıza. Nelere, nasıl, ne kadar hassas olunacağına dair görünmeyen, adı konulmayan toplumsal yönergeler var. Kanaatlerin oluşmasına benzer bir süreç söz konusu. Kanaatler de öyle değil mi, on