Ragıp Karadayı

Türkiye

Düşündükçe kahırlanıyor, sıkıntıdan başı dönüyordu Küçük Ali'nin...

Yalnızlık, soğuk, hasta kardeşi, gözü yaşlı anası, ihtiyar kazazede ve elinde para dolu cüzdan Kız kardeşinin; sadece ondan daha solgun, pembemsi yüzü gözünün önüne dikiliverir gibi oldu. Gür kirpiklerinin aralığından ona göz kırparak bakıyordu ve yüzünde bir ağabeyi için olması lazım gelen engin bir huzur vardı. "Geciktiğim için kusuruma bakma k

Ne yapacağını kestiremiyordu, pek çaresizdi Küçük Ali

Cüzdanın gözlerini de karıştırdı. Hüviyet, çeşitli banka kartları, değişik adreslerin yazılı olduğu kartvizitler vardı. Etrafı, daha dikkatlice, bir dedektif hassasiyetiyle incelemeye başladı Küçük Ali... Sanki kaybettiği kıymetli mücevherlerini arıyor gibi bir hâli vardı. O dehşet dolu anı aynen tekrar tekrar yaşıyor, fenalaşıyordu. Uzun zaman bu

Çaresizlik zordu vesselâm! Bunu yaşayanlar bilirdi ancak...

Şu büyük şehirde yalnız başına kalmış küçük bir çocuğun çaresizliği yürek yakıyordu. Şimdi ölmek istemiyordu... Dünyada yapabileceği daha çok iş vardı. Ve hiçbirini de henüz yapamamıştı. Zaman ise su gibi akıp gidiyordu. Sabah ezânlarıyla çıktığı eve dönmeye hiç niyeti yoktu. Dönse; anacığına ne diyecekti ki Sebeplere yapışıp işin üzerine üzerine

Çekirdek içinde orman gizlidir, Zehirler içinde derman gizlidir.

Kar yağışına aldırmıyordu... İçten içe kanayan yarasına taş basarak çaresiz hastane bahçesinden çıktı. Yediverenler, ortancalar, gecesafaları, sağlı sollu bahçelerden sarkan sarmaşıklar, akasyalar, allı morlu güller, sanki her şey insana gülümsüyor gibiydiler. Mavi, yeşil, kırmızı, beyaz iç içe geçmiş, bir tablo gibiydi her taraf O gün çok koşmu

Kazazedeyi ve cipi kullananı tanımıyordu küçük Ali...

"Verilmiş sadakanız varmış yeğen! Büyük bir tehlike atlatmışsınız! Acil işim var, gitmem lâzım..." Yaralı ihtiyarı emin ellere bıraktığına inanan Ali, hemen kapıya yönelmişti. Soğuk, üzerine soğuk yağıyordu sanki. Pamuk üzerine de pamuk misali kar İnsanı dışarı çağıran ağır ve kasvetli bir hava hâkimdi etrafa Uzaktan hayal meyal gözüken dükkânları

Kanları görünce iyice korktu, olmayan sesi daha da kesildi!

Yaralı ihtiyara acıyordu, yüzündeki çamuru silip temizlemek istiyordu ama buna cesareti yoktu... Telaş, endişe dolu dakikalar geçmek nedir bilmiyordu. "Ah! Of!" diye inleyen ihtiyarın gözleri kapalı, elleri, yüzü kan revan içinde, çiziklerle dolu, üstü başı toz toprak karışımı çamurdu. Tam yakınında, kapı tarafında oturmuştu Ali. Tanımadığı sürücü

Olup bitenleri anlamaya çalışıyordu!..

Küçük Ali, şok geçiriyordu. Gözleri nemli, kalbi acı keder dolu, belini büken ağır hisler... Kendi kendine hayaller kurup söylenirken acı bir fren sesiyle irkildi. Sokaklarda köpekler havlayarak koşuşmaya başlamış, bir uğultu, çatırtı ve gümbürtüyü müteakiben korna sesi, araba alarmı, kadın ve çocuk çığlıkları birbirine karışmıştı... Rastgele fery

"Kaderden kaçamazsın oğul! Kaçışın nereye kadar olur ki"

Uzaktan paltosuna bürünmüş gelen karaltıyı görünce babası aklına geldi. Kulaklarında hâlâ o müşfik sesi yankılanıyordu. Küçük Ali; "Şimdi, eve eli boş dönersem, hayatımın bir mânâsı kalmayacak. Onlar için yaşamış olmayacağım! Ben, sağ olduğum müddetçe onlara acı çektirmeyeceğimi, babamın yokluğunu; hiç ama hiç belli ettirmeyeceğime söz vermiştim!

"Ben elimden geleni yaptım; şimdi derse yetişmem lâzım"

Oldukça dik durmaya çalışıyordu. Ezik, boynu bükük görünmekten hazzetmiyordu Ali... Dükkânın bütün duvarları, sayılamayacak kadar çok, küçük ev eşyaları ve tablolarla doluydu. Yan tarafta arkadaşıyla fısıldayarak konuşan Ruhi Amca'nın: "Bu meseleyi bir inceleyip tetkik edelim" cümlesinden başka bir şey duymadı Ali. Bir süre el kol hareketiyle konu

Zihninin dehlizlerine doğru bir yolculuk tertipliyordu bugün...

Birkaç gün evvel yağan karın ötede beride bıraktığı kirli buzlar, akan suların üstünde can çekişiyor gibiydi... Sustu, fazla üzmemek için konuyu kapatmak istedi Ömer. "Geri dönüp evin içine bakamıyorum biliyor musun" demesi pek içini yakmış olmalı ki: - Daha beterleri de var Ali'ciğim! - Boşlukta sallanırken, ulaşabildiğimiz her şeye tutunmaya ça