Düşündükçe kahırlanıyor, sıkıntıdan başı dönüyordu Küçük Ali'nin...

Yalnızlık, soğuk, hasta kardeşi, gözü yaşlı anası, ihtiyar kazazede ve elinde para dolu cüzdan Kız kardeşinin; sadece ondan daha solgun, pembemsi yüzü gözünün önüne dikiliverir gibi oldu. Gür kirpiklerinin aralığından ona göz kırparak bakıyordu ve yüzünde bir ağabeyi için olması lazım gelen engin bir huzur vardı. "Geciktiğim için kusuruma bakma kardeşim" kelimeleri boğazında düğümlendi Ali'nin. Günlerce şehirde koşup yoruldun, Yokluk acısıyla yandın kavruldun. Nasıl çile çektin, gündüz ve gece, Hadi söyle Ali, nedir netice Her maceranı yaz deftere tek tek, Okunsun, dinlensin kıyamete dek. Doğruluk âlemi gizli kalmasın! Öyle yaz ki kimse kusur bulmasın! Yalnızlık, soğuk, hasta kardeşi, gözü yaşlı anası, ihtiyar kazazede ve elinde para dolu cüzdan Düşündükçe kahırlanıyor, sıkıntıdan başı dönüyordu. Çocuk dünyası, aklı, fikri darmadağınıktı. Çaresiz ailesi ile hastane odasına terk ettiği ihtiyar arasında defalarca gitti, geldi. Bu gelgitler onu fena hırpalamış olmalı ki; daha fazla dayanamadı, kesin kararını verdi. Cüzdanı düşmeyecek şekilde iç ceplerinden birine yerleştirdi. Parayı sağlama aldığından emin olduktan sonra, gazeteye sarılı emaneti kucaklayarak yine geldiği yollardan bütün kuvvetiyle koşmaya başladı. Kışa, soğuğa, insanların tuhaf bakışlarına aldırmıyor, koşuyor, koşuyordu Nereden kafasına yer etmişse o; sarımsak burunlu, çan gibi pörtlek gözlü, insan aklını çelen, kalbini bozup değiştiren, kurbanlarına hiç ama hiç acımayan cüce, lanetlik, kör şeytanın sinsi tuzağına düşeceğinden korkuyordu ve bir an evvel emaneti yerine ulaştırma derdindeydi Ali... Ey Ali her sözün tesirli olsun, Okuyanın kalbi huzurla dolsun. Helâli bilmeyen onu anlasın! Gaflette olanlar, bilip uyansın! Yaptığımı duyan, hayrette kalsın! Tefekküre dalsın, payını alsın! Soğuk, fırtına, ıslık çalarak