Ragıp Karadayı

Türkiye

"Dut yemiş bülbüle döndün bir şey demeyecek misin"

Yüce kitabımızda; Enbiya sûresi, otuz beşinci âyetinde meâlen buyuruluyor ki: "Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz..." Herkes çok iyi biliyor ki her insan ölecektir. Ölümden kurtuluş yoktur.Bizi yoktan var eden, her an varlıkta durduran Yaradanına kafa tutamazsın! İslâmi

"Ben iyi insanım, kalbim temizdersin, öyle mi.."

Övündüğün güzelliğin, kıymet verdiğin bedenin çürüyüp topraklara karışacak, kurtlar, böcekler yiyip bitirecekler!.. Saadet Hemşire:- Ama biz bütün dünyanın kabul ettiklerini okuyoruz! Öyle onlar gibi de modern yaşıyoruz! Memleket olarak çok gerideyiz çok!- Sahte fikirleri, yalan edebiyatını kendine sakla Jale Hanım! Bırak artık nefsini yüceltmeyi.

"Bu insanlar nasıl bu kadar okumuş cahil olabiliyor!."

Saadet Hemşire, ses tonunu yükseltmeden tane tane anlatıyordu:- Susma! Yanlış söylüyorsam "yanlışsın" de, ikaz et beni! Bak Jale Hanım! Rabbimiz, Casiye sûresinin yirmi üçüncü âyetinde meâlen ne buyuruyor "Gördün mü, o kimseyi ki; heva ve hevesini kendisine ilah edinmiş, bilgisi olduğu hâlde Allah onu şaşırtmış, kulağını, kalbini mühürlemiş ve gözü

"Temel yanlış burada başlıyorJale Hanım"

Saadet Hemşireye açtım ağzımı yumdum gözümü: -Böyle hırçın davranmak eziklik alâmeti! Sadece kendini kandırıyorsun, çokbilmiş Hemşire! Bizler şuurlu gençliğiz! Zamanında hayatı dolu dolu yaşayacağız, yaşlanınca da ahirete dönük işleri... tabii makul olduğu kadarıyla..." deyince bana cevap vermeyeceğini sanıyordum ama bu sefer pes etmeye niyetli değ

"Aman Jale Hanım yineo mevzulara girmeyelim!.."

Saadet Hemşireye karşı şu anda bir sıfır galip görünüyordum. "Ya devlet memuru olduğu için iddialarıma cevap vermek istemedi, ya da terbiyesi icabı susmayı tercih etti..." diye düşünürken bir de baktım yanı başımda gülümsüyor. "Sol kolunu aç, bir tansiyonuna bakalım Jale'ciğim..." dedi. Aramızda hiçbir şey olmamış gibi samimice elimi tuttu. Pek dos

Bu da aslında manevî bir ikazdı!

Bana kimse öğretmemişti, yalnız içimden "Besmele" çekmeden okumayı yakıştıramamıştım. Bu da aslında manevî bir ikazdı ama anlayacak idrak yoktu bende. Manevî dünyanın daha çok uzaklarındaydım. Kalpten âşık oldum bir elâ göze,Nazarları beni benden eyledi.Muhabbetle baktı, vurulup kaldım,Hep yaktı, kavurdu candan eyledi. Canlar mı dayanır ci

"Son pişmanlık neye yarar! Her şeyin birbedeli var!"

Kayınvalidem son anlarında;"Biz seni pek nazlı büyüttük ciğerparem! Kılına bir ziyan gelmesini istemem, çünkü zor bulup büyüttüğüm canımdan da öte canımdın! Bu dünya böyle oğul! Unutma ki ne verirsen onu alırsın!" demiş ve bir kelebek hassasiyetiyle gözlerini kapatmış zavallı.Belli ki bu konuşma onun son kalan kuvvetini de tüketmiş. Bir müddet sonr

"Sıkıldığımda temiz havaya çıkaranım olmadı Tanju'm!"

Tanju, mahcup bir suçlu edasıyla ellerini tutup "Anne senin için ne yapabilirim" demiş, cevap gelmeyince biraz daha sesini yükseltmiş gayr-i ihtiyari: "Senin için ne yapmamı istiyorsun canım annem" diye âdeta yalvarırcasına yeniden sormuş.Annesi, feri sönmüş yaş dolu gözleriyle uzun uzun oğlunun gözlerinin içine bakıp zar zor duyulur bir sesle: "Ar

Hastane odası hayal âlemimi bütünüyle harekete geçirmişti

Demek ki toplumun değişimi kolay olmuyordu, hele bir anlık ani değişiklikle eskiyi silip yeniyi tam almak mümkün değildi. Olacaksa da yavaş yavaş, tedricen olacaktı. Sistem de zaten onu yapıyordu.Kadınların önce feraceleri çıkartılıp Avrupaî mantolar giydirildi, bilahare başörtüleri küçültüldü, sonra yarı saçları görünen mini eşarplar moda edildi,

"Pek kasvetli fırtınalı bir hava! Yolumu kaybettim karanlıkta!"

Beni bu kasvetli havalar mahvetti,Böyle havada zatürre oldum.Tir tir titredim, düştüm yataklara.Tanju'yu böyle havalarda daha bi' sevdim,Böyle havalarda öğrendim âşık olmayı;Montumu sırtıma, atkıyı boynuma geçiripBöyle havalarda unuttum anahtarı kapının üstünde;Orhan Veli şiirleri aranjman etme hastalığım,Hep böyle havalarda depreşti, nüksetti;İnan