"Temel yanlış burada başlıyorJale Hanım"

Saadet Hemşireye açtım ağzımı yumdum gözümü: -Böyle hırçın davranmak eziklik alâmeti! Sadece kendini kandırıyorsun, çokbilmiş Hemşire! Bizler şuurlu gençliğiz! Zamanında hayatı dolu dolu yaşayacağız, yaşlanınca da ahirete dönük işleri... tabii makul olduğu kadarıyla..." deyince bana cevap vermeyeceğini sanıyordum ama bu sefer pes etmeye niyetli değildi Saadet Hemşire.- Asıl siz deve kuşu gibi başınızı kuma gömüyorsunuz Jale Hanım! Ölmemeye garantiniz mi var Daha iki gün önce yarı ölü vaziyette getirildin bu hastaneye! Hiç uyanamayabilirdin de... Niceleri o hâldeyken ahirete göçtü. Siz ve sizin gibilerin hayatı, hakikatleri saklamakla, gülüp oynamakla geçiyor! Her şeyi yarına tehir ediyorsunuz, öbür gün, haftaya derken "elveda dünya" deyip çekip gideceksiniz bir gün! Bir saat içinde bile ne dengeler değişiyor, neler oluyor neler Haftaya çıkacağına dair Allahü teâlâdan söz mü aldın!.- Aklıma danışıyorum. O ne diyorsa onu yapıyorum! Benim işim ölülerle değil dirilerle! Boşu boşuna sıkıntıya giremem! Yemeyeceğim, içmeyeceğim, gülüp oynamayacağım, aklımın istediği, canımın çektiği şeyleri yapmayacağım sonra da kalkıp "Ben yaşıyorum..." diyeceğim. Buna ancak ölüler güler!- Jale Hanım, temel yanlış burada başlıyor. Her ne hikmetse din düşmanları meseleyi hep böyle anlatmışlar, onlara kananlar da maalesef kuzu kuzu kabul etmişler. Hakikat söylediğin gibi değil. Dinimiz her şeyin en güzelini yiyin, için, giyinin, en hoş mekânlarda oturun, gücünüz yeterse en kaliteli bineklere de binin. "VEREN EL, ALAN ELDEN ÜSTÜNDÜR" diyor, varlıklı olmayı övüyor ve ilave ediyor: "Yalnız, helâlden yapın bunların hepsini de..."- Nasıl olacak bu iş- Gayet kolay! Canının çektiği yemekleri yemeye bir mâni yok, yalnız çalmadan, yasak olanların dışındakileri yiyin. Koyun, keçi, her çeşit sığır, geyik, deve, kümes hayvanları etlerini istediğiniz kadar yiyin, yalnız hınzır ve haşerat yasaklanmış. Bütün suları, çeşitli