Ragıp Karadayı

Türkiye

Başkaları için yaşarken kendimiz için yaşamayı beceremiyoruz...

Yaşadıklarımı yazmamın sebebi çoktu, biri de benim durumumda olanları ikaz edip uyandırmaya çalışmaktı.Nefsimediyordum ki: "Ah nefsin ah! Sen nesin, nelere kadirsin! Şu sonsuz kâinatın bütün hazineleri avucunun içinde, ancak onun kadir kıymetini bilmiyor ve nimetlerin elinden, avucundan kaçmasına ehemmiyet vermiyorsun. O kadar acı çekiyor, kederler

Mazide yaşamak, orada ölüp kalmak olacak şey değildi!..

Mazimi muhakeme edip iyi kötü yaşadıklarımı yazarak hem kendime çekidüzen veriyorum, hem de ders çıkarmaya, ibret almaya çalışıyorum.Muallimlik nurdur, asla sönmez,Dünyalar verilse hizmetten dönmez,Millet gemisinden başkaya binmez,Bitmez bir davadır, ölmez davamız.Her biri yıldızdır, parlar durmadan!Hizmet aşkı ile koşar sormadan.Gece gündüz demez,

Bir gün telefonum çaldı, karşımda nazik, kibar bir hanımefendi vardı

"Ragıp Bey, ben Ankara'dan arıyorum... Afyon Ahmetpaşa kasabasından talebeniz Reyhan Öney'in küçük kardeşiyim..."Hâlâ bir mektebin yanından geçerken cıvıl cıvıl çocuk bağrışmalarını duyduğumda birdenbire, neşemi kaybederim. Heyecanla haykırmak isterim. Yüreğimin içinde derin bir sızı büyür, büyür, içimi acıtır elimde olmadan.Mazi dertler paketi,Giy

Benim yüzümden insanlar kırılmasın diye acı sözleri sineme çekiyordum!

Hırsımdan sapsarı kesilmiştim. Kimseye belli etmesem de içten içe tutuşmuş çıra gibi yanıp kavruluyordum da dumanımı görecek gözler yoktu.Bayan öğretmen:- Bir defa "kızım, evladım öcü gibi görünüyorsun, başını aç, rahatla!" dediğini duymadım! Ne kadar sevecen davrandığını gözlerimle gördüm vallahi, ne hain... O çocuk bundan cesaret alıyor, eminim!.

Yerine gelen müfettiş hâlden anlayan biriydi...

Bu tertemiz Anadolu çocuklarının müşfik, inci-mercan bakışları, gözlerimde ümit, iç âlemimde muhabbet kıvılcımları oluşturuyordu.Sonra bu masumun küçük elini yavaşça tutup gülümsüyorum. Vücut diliyle; "yalnız değilsin" demek istiyor, çocuğun kendine olan güvenini artırıyorum aklımca. Öteki elimle sınıfı idareye çalışıyorum. Bu tertemiz Anadolu çocu

"Bu çocuğun ziyan olmaması lâzım"diyor, başka bir şey demiyordum!..

Başıma bir çorap örülmesinden endişeliydim.Maksadım bu taze yürekceğizi incitmemek. Hep onu düşünüyorum...Ne yapmam lazım geldiğini bilemiyor, şimdiden damgalanmak ve problemli biri olarak görünmek istemiyordum. Üstelik çevreyi, insanları, idareyi, meslek arkadaşlarımı hiç ama hiç tanımıyordum. Başıma bir çorap örülmesinden endişeliydim.Maksadım bu

"Gerçek vazifeniihmal etmeyesin!.."

"Onu-bunu anlamam, bahane de kabul etmem;mutlaka o çocuk başını a-ça-cak!.."Müdür Bey:- Elbette müfettiş beyim! İşin ehemmiyetinin farkındayım. Zaten çocuk, ne yaptığını bilmiyor. Siz demeseniz de ben ne lâzımsa yaparım, merak etmeyin lütfen!- Lütfeni-mütfeni yok! Onu-bunu anlamam, bahane de kabul etmem, dediğim olacak, mutlaka o çocuk başını a-ça-

Her zaman okabına sığmayan çocuklarda bir sessizlik vardı!

Ben konuşurken Reyhan isimli küçük talebemin, pembe güllü mavi eşarbının ucunu bir yelpaze gibi yavaş yavaş sallaması dikkatimi çekti.Sırtındaki lacivert takım elbisesi, kösele ayakkabıları tarlalarda dolaşmasından mı ne toprakla yoğurulmuş gibi toz içindeydi.Dolgun, sarı tüylü çehresi güneşte kavrulmuş, tunç rengini almıştı. Kendi kendine konuşur

Sanki dünyaya muallim olarak doğmuştum...

Mektepler henüz açılmış, pek heyecanlıyım. Her zaman olduğu gibi bu sabah da erkenden kalktım, özene bezene tıraşımı oldum, giyindim.Gel de ön yargılı, peşin hükümlü insanlara anlat anlatabilirsen... Einstein'ın meşhur sözü aklıma geldi: "Peşin hükümleri yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur."Yara değildir yeni,Yüzünde siyah beni,Be

Bir iş bitirince nihayetsiz mesut oluyorum...

Velhasıl adına şehir dedikleri yer; büyük bir muharebe sahası, modern hayat dedikleri ise bir keşmekeşten ibarettiKulaklarımda biraz önce okuduğum hazret-i Mevlânâ, rahmetullahi teâlâ aleyhin sözü yankılandı:"Uğraşma boşuna, seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar.Kimse, bir sen daha olmayacak bu dünyada.Kimse tam mânâsıyla sende sen