Prof. Dr. Osman Kemal Kayra

Türkiye

Örfler kanunlaşır mı

Bizdeki hukuk sistemi Batı kaynaklı olduğu için evvelâ halkın yönetim çıtasının üzerinde kalmıştır. Uygulamalarda sistem paradoksları giderilemediğinden Anayasalarda birbiri ardınca değişmeler olmuştur. Muhtemelen bundan sonra da Anayasalardaki değişimler devam edecektirÖrf (an'ane, gelenek görenek) toplumun kültür ve hayat sistemini oluşturur. Bun

İstikrar devletin temelidir

Türkler ayak bastığı toprağı geçici emânet olarak değil, aslî mülk olarak görüp orada hemen bir devlet kurmuşlardır. Dünyâ bir zamanlar Türk sancaklarının dalgalandığı büyük bir Turan ülkesiydi. Bu Turan ülkesinde Türkler irili ufaklı devletler dışında 16 büyük devlet kurmuşlardır.Türk denince akla devlet gelir. Türk devletsiz ve yönetimsiz olmaz.

Bin yıllık bir mâziyıkıldı

Türk yönetimleri hep mutlakıyetti. Arada iki sıkıştırma meşrûtî yönetimler devreye girse de başta hep kağanlar vardı. Bunlara zaman zaman kan, kagan, beg, giderek sultan ve pâdişâh gibi unvanlar verildi ama statü aynıydı. En az beş bin yıllık bu hanlık dönemi, 1922'de yıkıldı.İngiltere dışında Norveç, İsveç, Danimarka, Belçika ve İspanya aynı taçlı

Osmanlı Türkü'neyön vermeye çalışanlar

Bizde aslî Batı tarzı romancılıkServet-i Fünûn'labaşladı, cumhûriyetle rayına oturdu. Başlangıçta roman ve hikâyelerimizde görülen abartılı mekân ve şahıs tasvirleri, giderek normal boyutlara ulaştı.Tanzîmât ve Servet-i Fünûn romanlarında Batılılaşma özlemi hissedilirken aşırı ve yıkıcı bir fikir çıkmazı yaşanmaz.Osmanlı romancıları "Sefiller"le ta

Toplumsal gerçekçilik

Çadırdan Süleymâniye ihtişâmına, Yörük dilinden Osmanlı Türkçesi mükemmeliyetine, koşma, güzelleme ve koçaklamalardan muhteşem dîvân edebiyâtına, hep bu Osmanlı denilen devlet ulaştı. İşte bunlar toplumsal gerçekçilikti!II. Abdülhamid Han, Siyonizm'e cephe aldığı ve İTC'ye direndiği için yâni "menfî toplumsal gerçekçiliğe" başkaldırdığı için tahtta

Türkler tarih boyunca kimlerle savaştı

11. asırla birlikte Türklerde dünya yayılmacılığı mukaddes bir kavram kazandı. Cihâd kavramı birtakım farklılıklar gösterse bileOğuz Kağan'ın "Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi"ile örtüşmekteydi.Ukbe bin Nâfî'nin, Emevîlerin, Abbâsîlerin İslâm'ı cihâna yayma ideali ile Türklerin "Kızılelma" ve "İ'lâ-yı kelimetullâh" aksiyonları aynı hedefi gözetiyord

Yirminci yüzyıl ve değişen dünya düzeni

Devrimler Rusya'da, Fransa'da ve Çin'de halk hareketleri olarak gerçekleştirilirken bizde askerî sistemle yapılmıştır. Osmanlı Devleti yerine kurulan yeni rejimde tam bir kültür ihtilâli yaşanmıştır.Yeni devlet redd-i mîrasla yeni bir kültür geliştirmeye çalıştı. Batı medeniyeti kabûl edildi ama biz ne kadar Batılı olduk veyâ Batı ne kadar bizi ken

Batı'nın 'romantik' silahı

Roman denen edebî tür aslında Kilise'nin "günah çıkarmak" müessesesinden doğmuştur. Günah çıkarmak sonradan bir ifşâ yoluna dökülmüş, günahkâr olan kişi günahlarını râhibe söyleyeceğine kendi nefsine söylemiş, yaptıklarını veyâ yapamadıklarını hayâlhânesinden kâğıda dökmüştür.Rus romanları biraz daha ahlâkîdir. Bu romanlarda Hristiyanlık da önemlid

Muâsır medeniyet mi çağdaş uygarlık mı

Değişimler, toplum direnişleri şehir ve kültür çevrelerinde teşkilâtlı, kırsal alanda duygusal olur. Şeklî değişmeler orada toplumsal bir sıkıntıdır. Fesi çıkartıp kasket takan köylü buna bir anlam dahî veremezken yılların alışkanlıklarından nasıl soyutlanacakları sosyal bir problemdir.Asyalı bir kavim geçen asırda her şeyiyle Avrupâîleşme sürecine

Osmanlının yerini kimler doldurdu

Harf inkılâbından sonra yeni sisteme göre formatlanan "yeni sistem uygulayıcıları", bir ideoloji geliştirmeye başladı. Belli bir süre sonraKöy Enstitüleridevreye girdi. Kentle münâsebeti olmayan bu okullarda sosyalizme meyilli ve lâ-dînî bir eğitim veriliyordu. Nitekim ileriki yıllarda yetişen sosyalist yazarların menşei de genelde burası olmuştur.