İstikrar devletin temelidir
Türkler ayak bastığı toprağı geçici emânet olarak değil, aslî mülk olarak görüp orada hemen bir devlet kurmuşlardır. Dünyâ bir zamanlar Türk sancaklarının dalgalandığı büyük bir Turan ülkesiydi. Bu Turan ülkesinde Türkler irili ufaklı devletler dışında 16 büyük devlet kurmuşlardır.
Türk denince akla devlet gelir. Türk devletsiz ve yönetimsiz olmaz. Türk, devlet kurmak için coğrafyayı vatan yapar.Her devletin ve ona bağlı her milletin bir eceli vardır.Devlet kurmak zor, büyük olmak daha zor, devamlı devlet olmak daha da zordur. Rabb'imizA'raf Sûresi 34. âyette şöyle buyuruyor: "Her ümmetin bir eceli vardır." (Aslında bu âyet-i kerîme o zamanki Mekke halkını tehdîd için inmiştir.)(Envârü't-tenzîl ve Esrârü't-te'vîl, Kâdî Beydâvî Tefsîri)Bu, kullar için de milletler ve devletler için de aynıdır. Devâmında "Ecel geldiğinde ne bir an kısaltma ne de uzatma yoktur" buyurulur. O hâlde ne kadar uzun ömürlü de olsa her devletin ve ona bağlı her milletin (ümmetin) bir eceli vardır. Devletler yıkılır, devletler kurulur; önemli olan yıkılan devletin yerine kurulan yeni devletin, gelen yeni nesille münâsebetidir. İşte devamlılık dediğimiz de budur.TÜRKLER VE DEVLETTürk denince akla devlet gelir. Türk devletsiz ve yönetimsiz olmaz.Türk, devlet kurmak için coğrafyayı vatan yapar. Onun için atalarımız "Türk balası kurt olur, bastığı yer yurt olur" demişlerdir.Türkler ayak bastığı toprağı geçici emânet olarak değil, aslî mülk olarak görüp orada hemen bir devlet kurmuşlardır. Dünyâ bir zamanlar Türk sancaklarının dalgalandığı büyük bir Turan ülkesiydi. Bu Turan ülkesinde Türkler irili ufaklı devletler dışında 16 büyük devlet kurmuşlardır. Bu büyük devletler şunlardır:1-Büyük Hun İmparatorluğu, MÖ 220-MS 216, kurucusu Teoman, süresi 436 yıl.2-Batı Hun İmparatorluğu, 48-216, kurucusu Panu, süresi 168 yıl3-Avrupa Hun İmparatorluğu, 375-469, kurucusu Balamir, süresi 94 yıl.4-Ak Hun İmparatorluğu, 440-710, kurucusu Aksuvar, süresi 270 yıl.5-Göktürk Kağanlığı, 552-745, kurucusu Bumin Kağan, süresi 195 yıl.6-Avar Kağanlığı, 365-835, kurucusu I. Bayan, süresi 270 yıl.7-Hazar Kağanlığı, 651-893, kurucusu Böri Şad, süresi 332 yıl8-Uygur Kağanlığı, 744-847, kurucusu Kutlug Bilge Kül Kağan, süresi 103 yıl.9-Karahanlı Devleti, 840-1212, kurucusu Bilge Kül Kadir Han, süresi 372 yıl.10-Gazne Devleti, 962-1183, kurucusu Alp Tigin, süresi 221 yıl.11-Büyük Selçuklu Devleti, 1040-1157, kurucusu Tuğrul Bey, süresi 117 yıl.12-Harzemşahlar Devleti, 1097-1231, kurucusu Kutbeddîn Muhammed, süresi 134 yıl.13-Altın Orda Devleti, 1236-1502, kurucusu Batu Han, süresi 266 yıl.14-Timur Devleti-1368-1501, kurucusu Emîr Timur, süresi 133 yıl.15-Bâbür İmparatorluğu, kurucusu Bâbür Şah, süresi 332 yıl.16-Osmanlı Devleti, 1299-1922, kurucusu Osman Bey, süresi 623 yıl.Nihal Atsız16 devlet yanındaAkkoyunlulargibi kimi Türk devletlerinin dışarıda bırakıldığını söylemiştir. Bâzı araştırmacılar Harzemşah, Timur, Çağatay Devletlerinin Türklüğü tartışılabilir demişlerse de bunların devirlerine âit verilen edebî eserlere baktığımızda mükemmel bir Türkçenin varlığından söz ediyoruz. Bunların Cengiz'in torunları olduğu iddiâ edilse bile dilleri, dinleri ve âdetleri ile Moğol değil, Türk'türler. Unutulmasın ki Avrupâî kaynaklarda Bilge Kağan'dan da "Moğol prensi" diye bahsedilir. Oğuz Kağan'dan beri Türk'ün cihanda devlet olarak varlığı en az4036 (dört bin otuz altı) yıldır. Yâni,Türk cihan hâkimiyeti en az 4000 yıl sürmüştür.Coğrafyaya baktığımızda daha da müthiş bir hakîkatle karşı karıya kalırız. Asya'dan Avrupa'ya; Arap yarımadasından Afrika'ya kadar uzanan muazzam bir coğrafyaBu yayılma arzûsu bir gerçeğin tahakkukunu da ortaya koymuştur. Kül Tigin bu gerçeği şöyle dile getirmiş: "Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar onun içindeki milletler hep bana tâbîdir.Doğu'da Şantung Ovası'na kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı, batıda İnci Nehri'ni geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevke ettim."(Muharrem Ergin, Orhun Âbideleri, s1, MEB Devlet Kitapları, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1970.)Atilla ve Batı Hunları ve İtil Bulgar Devleti'ni de düşündüğümüzde ve Osmanlının 1699 yılında kuzeydeAvusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümü, Batı'da Cebelitârık Boğazı, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi, güneyde Sûdan, Eritre, Somali ve Yemen'e kadar uzanan 24 milyon kilometrekareyibulan bir devlet geleneği olan şerefli ve asîl bir milletin torunları olarak "Dünyâ atımın nalları altında ezildi" dediğimizde bunu sâde sanal bir marş sananlar bu milletin ferdi olmayı da hak etmiyorlardır. Hâlâ "Orta Doğu'da, Bosna'da, Kosova'da Pâkistan'da ne işimiz var" diye soranlar, büyük devlet bakiyesi olmanın ne demek olduğunu aslâ anlayamayacaklardır.DEVLETLERİMİZİN ORTAK YÖNLERİTürk devletlerinde iki şeye çok dikkat edilmiştir:Kut ve töre.Türkler modern devre kadar bu iki temel unsurdan hiç tâviz vermemişlerdir.Türkler hiç zâlim olmamışlardır ve hep âdil olmuşlardır.
Genelde Kök Tengri'ye (Gök Tanrı) inanmışlar, yontma taşlara, fetişlere, heykellere tapmamışlardır. Taş heykeller sâdece balbal olarak kullanılmışlardır.
Kağan dâimâ töreyi temsîl etmiştir.
Esirlere, kadınlara ve çocuklara hiç kötü muâmele edilmemiştir.
Genelde belli bir döneme kadar savaş ganîmeti ve avcılıkla geçinmişlerdir.
10. yy.da İslâmiyet'in kabulü ile töre daha muhkem bir hâle dönmüş (şer'î kânunlar ) şehirleşme hızlanmıştır.
Uygur Budistleri ile başlayan kapalı ibâdethâne ve cemaatler, şerîatle aslî şeklini almıştır.
Özellikle Uygur Budist TürklerindekiBuşi paramita(sadaka) zekât farzıyla sisteme bağlanmış, sadaka ek hayır kurumu olarak devâm etmiştir.
Esirlik, kulluk, cariyelik gibi müesseseler İslâmiyetle çok esaslı bir temele bağlanmıştır.
Türklerde eskiden beri var olan mal devri ve mîras gibi maddeler İslâmiyetle gerçek statüsüne kavuşmuştur.
Başlangıçtan beri var olan savaş ruhu İslâmiyet'in cihâd emriyle taçlandırılmıştır.
Eski Türklerde var olan oba, boy, budun gibi topluluklar, ümmet (millet) adı altında çok daha şümullü bir prensibe ulaşmıştır.
Türklerde eskiden beri var olan baba, oğul, yeğen ilişkisi çok sıkı olmuş, Osman Bey ile bu ilişki çok daha muhkem bir hâle gelmiştir.
"Osman Bey sağlığında oğlu Orhan'ı tecrübeli komutanlardanAkça Koca, Konur Alp, Köse Mihalile seferlere gönderiyor, kendisinden sonra onun beyliğini hazırlıyordu. Hasta olan Osman Bey, son yedi yılında beyliği oğlu Orhan'a bırakmıştır. Sonra ahilerin de desteği ile Orhan Bey, bu beyliği kazanmıştır."(Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar I)
Şimdi deKültigin'in doğup idâreyi ele alışı ileFâtih'in biat fermânı arasındaki benzerliğe bir göz atalım:"Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağan bu zamanda oturdum (idâreyi ele aldım). Sözümü tamâmiyle işit. Bilhassa küçük kardeş, yeğen, oğlum, bütün soyum milletim, güneydeki şadpıt beyler, kuzeydeki tarkat buyruk beyler, Otuz Tatar Dokuz Oğuz beyler, millet bu sözümü iyice işit, adam akıllı dinle"(Orhun, KG, s.3)Şimdi de Fâtih'in saltanat îlânına bakalım: "Allâh'ın yardımıyla saltanat benim oldu. Bugün vezirler, ulemâ, büyük küçük her makamda kişilerin tam icmâı ile bana atalarımdan kalan sultanlık tahtına oturdum. Adıma hutbe okunmuş ve sikke kestirilmiştir. Bu fermânı alır almaz bütün kent ve kasabalarda halka cülûsum bildirilsin. Adım hutbelerde okunsun kalelerden toplar atılsın, kent ve kasabalar bayram şenlikleriyle aydınlansın."(Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klâsik Çağ)Düşman ne kadar saldırgan ve küstah olursa rakibi de o kadar tedbirli ve harbe hazır olur. Kitâbelerde bu gerçek şöyle îfade edilmiştir: "Düşmanımız etrafta ocak gibi idi, biz ise ateştik." Yâni ocak olmasa ateş söner. Düşman yâni hasım da milletin ateşini harlı tutar.(Orhun Âbideleri, Age, G.1 s.57)13. yy.da hem Moğollar hem de Haçlılar amansız saldırılarıyla İslâm'da cihâd ve gazâ rûhunun zirve yapmasına sebep olmuştur. AynıMekke müşriklerinin Muhâcirlereyaptığı zulüm neticesindeki