Prof. Dr. Osman Kemal Kayra

Türkiye

Yavuz Sultan Selîm Hilâfet'i almadı mı

Uzun araştırmaları berâberinde getiren bir konu olan Hılâfet, Hazret-i Peygamberle ilgili olduğu için kudsiyeti müeyyed (kuvvetli) bir müessese idi. Dahası kendisinden sonra ona en yakın olan 4 halîfe aynı zamanda da Efendimizle var olan akrabâlık ve hısımlık yoluyla daha da kuvvetlenmişti. Şurası da muhakkak ki her ne kadar Râşid Halîfelerin Hazre

Osmanlıda askerlik ve azınlıkların durumu

Osmanlı Devleti bir ulus devleti değil, imparatorluktu. Yâni çeşitli ırkların ve dinlerin Osmanlı adı altında birleştiği bir devletti. Yavuz Sultan Selîm'e kadar Müslümanların nüfûsu azınlıktaydı. Kaldı ki 1071 Malazgirt Savaşı'nda bile Anadolu'ya giren nüfusta Türkler çoğunlukta değildi; fakat milletin kurucu unsuru Türk'tü. Oğuz'un muhtelif boyla

Osmanlı Türk değil miydi

Yıllardan beri genelde ilmî bir tabana oturmamakla birlikte özellikle, târihle ilgisi olmayan ve hakîkati değil spekülatif tezleri ortaya süren bâzı kişilerin ortaya attığı tuhaf bir teori vardır: Osmanlı Devleti Türk değildir...Bu konuya merak sâikasıyla değil de ters açıdan bakanlar, sâdece devlet adı ve anne evliliklerine dayalı olarak Osmanlını

Kötü komşu Batı ve fetih aşkı

Osmanlı, 1683'teki İkinci Viyana bozgunu ile psikolojik üstünlüğü Avrupa'ya kaptırdı. "Demek ki yenilmez denilen efsâne de yenilebiliyormuş" diyen Avrupa, bundan sonra hiç durmadan hamle tâzelemeye başladı. Aslında Osmanlı Avrupa'ya açılarak varlığını hissettirdi; bir Anadolu devleti olarak kalsaydı belki de Batı'nın dikkatini bile çekmeyecekti. O

Basının değiştirdiği toplum

Batı, Osmanlıya evvelâ "Hasta adam" teşhîsi koydu, sonra da ölüm reçetelerini sunmaya başladı. Bu reçetelerin en acısı da basın yâni gazete ve dergi idi. Batı kapıyı bir def'a aralamıştı; çok geçmeden salvolar başlayacaktı... Bir ülkeye yeni gelen her şeye meraklı bakışlar yönelir. Hemen benimseyenler, çekingen yaklaşanlar, "Hele bir gelsin görelim

DÜNYÂDA VE OSMANLIDA BASIN

Yazılı haberleşme veyâ toplumu bilgilendirme basınla başlamıştır. Basın yâni matbûât çok sonraları devreye girmiş olsa da, sosyal olayların modern dönemlerindeki gibi girift (karışık) olmamasına rağmen, yine de haberleşme veyâ haber alma vardı.İnsan zekâsı çağa göre tekâmül veyâ adaptasyon geliştirmiş, "ihtiyâca binâen" terimi de bu formata en uygu

Çöküşün mimarı: İstanbul romantizmi

Şehir plânlamaları ve yapılaşma toplumun eğilimlerinde önemli rol oynar. Dolmabahçe tanzîm edilip, pâdişâh orada oturmaya başlayınca İstanbul Beşiktaş'tan yukarıya doğru uzayan yeni çehreli bir şehir hâline dönüştü. Unkapanı Köprüsü yerindeki eski köprü de sanki İstanbul'a yeni bir yol haritası çiziyordu. Artık gündüz devlet ve meşîhât, gece ise eğ

Bölmeye vatan yahşi!

HTTP1.1 200 OK date: Fri, 11 Nov 2022 23:36:04 GMT content-type: texthtml; charsetUTF-8 host: web2 access-control-allow-origin: content-encoding: gzip x-cacheable: YES x-rg: 01 age: 0 x-cache: MISS x-device: desktop vary: Accept-Encoding,User-Agent accept-ranges: bytes transfer-encoding: chunked Prof. Dr. Osman Kemal Kayra yazdı: Bölmeye vatan yah

Türk adı ve bozkır kültürü

Kültigin Anıtının taşa kazındığı târihin üzerinden 1290 sene geçti. Aslında bu çok önemli bir dil ve edebiyat olayıdır. Kavimler henüz barbar savaşlarla uğraşıp kültür ve edebiyat meşgalesi bilmezken, 7. asırdan îtibâren taşlara kazınmış bir nevi vakâyi'nâme, milletiyle yüzleşme, hesap verme ve yüksek düşünce pasajlarının yer aldığı Yenisey ve bilh

Hassas konular

Dünyâ, kâinat, insan, eşyâ hâsılı bütün varlıklar sebepli ve mesnetli yaratıldı. Kâinatta fıtraten ve sünnetullâha uygun olarak cousality (nedensellik) fark edilse de mutlak değildir. Nedensellik her sonucun bir sebebi olması ya da her sonucun bir sebebe bağlanmasıdır. Eskilerin deyimiyle Dehriyyûn yâni tabîatin kendisiyle tekevvün eden (oluşan) bi