Osman Çakmakçı

Karar

Biçimin devrimci imkânları

Sanat ve edebiyat tarihinin en kadim, fakat gene de üzerinde anlaşılamamış, tam bir çözüme ulaşılamayan meselelerinden biridir biçim-öz ilişkisidiyalektiği. Bu konu üzerinde sayısız yazı yazılmıştır elbet, ama gene de her sanatçı bu meseleyi kendisi çözmelidir, zira her yeni sanatsal girişim ve ürün (diyelim yazılan bir şiir, yapılan bir resim, bes

Estetiğin politikası

Bu meselenin çok önemli bir mesele olduğunu bir kez daha söylemeye gerek yok. Estetik biçimler nasıl oluyor da toplumu oluşturan bireylerin, içinde yaşadıkları toplumu ve dünyayı algılamalarında etkili ve yönlendirici olabiliyor Hiçbir sanatsal biçim masum değildir ve elbette sanat alımlayıcılarının algı dünyalarını, dünya görüşlerini ve düşünceler

'Buralı' bir aydının iç konuşması

Buraya ait değilim. Halbuki buralıyım. Buraya ait değilsem öyleyse hiçbir yere ait değilim. Belki benim buralı olmamın en kesin kanıtı kendimi buraya ait değilmişim gibi hissediyor olmam. Yani şu: Buralı olmak, aslında buraya ait olmamak duygusuna sahip olmaktır. Halbuki diğer ülkelere bakıyorum. Amerika'ya örneğin: Toplama bir halk olmalarına karş

Fragmental yazı

Ayşe Tebessüm Sarp'ın birinci ölüm yıldönümü anısına...Geçen haftaki yazımızda 'Eşzamanlı Yazı' nosyonunu öne sürerken yazının kendi iç hiyerarşisinden kurtulmak, bu hiyerarşinin ve düzenin bazı düşünceleri kendiliğinden yazının dışında bıraktığından dem vurarak yazının nasıl demokratik ve çoğulcu bir biçim ile ancak bu biçimin sağladığı imkânlarla

Eş zamanlı yazı

Yazının yapıyı kuran, sağlamlaştıran, biçimlendiren bir iç mantığı var. Bu iç mantık neyin nasıl yazılacağını, önceden değil belki ama, yazma sürecinde belirliyor; yazıyı belli bir düzen içinde ilerlemeye zorluyor; dolayısıyla bu düzene uymayan bütün anlam imkanları yazının dışında kalıyor. Söylenebilecek olan birçok şey söylenmemiş olarak kalıyor.

'Acı çekiyorum öyleyse varım'

Kim demiş yaşamanın amacı mutlu olmaktır diye. Ki tüketmek, haz almak ve acıdan mümkün oluğunca kaçınmak mutlu olmakla birbirine karıştırılıyor çoğu kez. Sanılıyor ki, acının yokluğu mutluluktur. Acı çekmemek mutluluktur. Hatta öyle ki kapitalizmin bu neoliberal döneminde acı bir tür hastalık olarak görülüyor. İyileştirilmesi gerek bir hastalık. Hâ

Şair ve imajı

Dikkat ettiyseniz, 'şair ve imgesi' demedim, 'şair ve imajı' dedim. Bu iki kelime aynı kelime olsa da imge ile imaj kelimeleri birbirinden farklı anlamları çağrıştırıyor. Öyle ki imaj kelimesi daha çok günümüz şartlarına uygun bir kelime: Diyelim bir sanatçının ya da şarkıcının toplum tarafından nasıl algılanacağına, saçının kesiminden giyim tarzın

Kapitalizme ölüm!

Bu yazıyı ne bir entelektüel, ne bir sosyolog, ne bir siyasetçi, ne de bir felsefeci gözüyle yazıyorum: Bu yazıyı tek olduğum şey olduğum şair gözüyle yazıyorum, ki şair gözü kedi gözüne benzer, zifiri karanlıkta da önünü, ne önünü, her şeyi görebilir. Çünkü şair duygularıyla, sezgileriyle düşünür, ki bunlar aklın matematiğinin asla ulaşamayacağı d

Yenilik fetişizmi

1: Yoksa yenilik hastalığı mı demeliyiz Ya da marazi bir yenilik tutkusu ve çılgınlığı Yeni kavramı ilk bakışta sanki kendi içinde olumlu nitelikler taşıyor, kendiliğinden ilericilik, iyilik ve gelişmişlik vurguları barındırıyor gibi. Oysa her yeninin kendiliğinden olumlu ve ilerici ve iyi olduğu söylenemez. Yeni eskisinden farklı, daha önce rastla

Zorluklara karşı iyimser şiirler

Her şeyden önce şunu söylemem gerek: Metin Kaygalak şiiri (tabii ki toplu şiirleri 'Siyah Divan'ı esas alıyoruz) her ne kadar varoluşsal bir sıkışmayı ve çıkışsızlığı esas alsa da, onu yaşasa da varoluşsal krizin yoğunluklu olarak yansıdığı şiirlerin genelinde görüldüğü üzere yabanıl, sert, kunt ve soğuk değil, aksine kültüreldir ve kültürün insani