Osman Çakmakçı

Karar

Modernist yayınevinden modernist kitaplar

Bundan birkaç yıl önce -yılı tam olarak hatırlamıyorum- yolum Beyoğlu'na düşünce her zaman olduğu gibi kitapçıları dolaşmaya karar vermiştim. Yeni çıkan kitapları en iyi görebileceğim kitapçılar Mephisto ile Pandora'dır. Birinde bir eksiklik varsa diğeri onu tamamlar. Mephisto'ya baktıktan sonra Pandora'ya gitmiştim. Ve orada bir de ne göreyim; Ces

Labirentindeki İmge-İnsan

Kendisini esasen 'düşünce tarihçisi' olarak niteleyen Michel Foucault, ömrünün son döneminde, belki de tüm çalışmasının zaten varması gereken 'doğal' aşama olan 'kendilik teknolojileri' sorunuyla uğraştı. Foucault'ya göre, insan tözsel bir varlık değil, tarihsel bir vehimdir. Hakikat oyunlarının, iktidar ilişkilerinin ve kendilik teknolojilerinin '

Kültür: En büyük anlatı

Albert Camus'nün 'saçma' düşüncesi, insan ile yaşamak durumunda kaldığı bu dünya arasında ontolojik bir örtüşmezlik olduğu temeline dayanır. İnsan, bu dünyaya fırlatılmıştır. İnsan ile bu dünya arasında 'akla uygun olmayan' bir durum vardır. İlişki değil, durum, hatta pozisyon. Karşılıklı bakışımsızlık. İçine fırlatıldığımız, bizi her bir yandan çe

Kültür: Kent-soylu zaman ve mekân

İki düğümden söz açmıştım, ki hâlâ çözülmeyi bekliyor, ki çözülemese bile bize yeni 'sorunların' kapısını açarak farklı yollardan da yürünebileceği bilgisini veriyor. Birinci düğüm şuydu: Freud'un babalığını yapıp 'icat ettiği' psikanalizle, örneğin, 'hasta' olan Tibetli ya da Kongolu 'tedavi' edilebilir mi İkinci düğüm: "İçgüdüyü doğal veri olarak

Kültür: Kent-soylu zaman ve mekân

Geçtiğimiz yazıda öne sürdüğümüz iki 'düğüm'ü şimdilik bir kenara bırakalım da 'En Büyük Anlatı: Kültür'ün yuvalanma yerinin giderek kent olduğu vurgusunu öne çıkaralım. Üstelik bu kent-soylu kültür nasıl da had hudut, yer ve zaman tanımaksızın 'bozkır'ları da istila etme cüretini gösteriyor: En ücra köyde, hatta mezrada bile TV antenleriyle karşıl

Kültür: Labirentindeki meta-dil

Batı düşüncesi ruh-beden düalizmi üzerinde yükselir. Bu düalizmi oluşturanlardan beden günahkârdır, ruhun ise terbiye edilmesi, hatta sindirilmesi gerekir. İkisinin örtüştüğü, ruhun bedenin canı, bedeninse ruhun evi olduğu kabul edilmez. İki karşıt uç, insan denen karmaşanın da kaynağıdır. Ben, bu ikiliği, kavram-nesne ikiliğinin temeline koyuyorum

Labirentindeki Meta-Dil

Michel Foucault 'Söylemin Düzeni'nin girişinde der: "Söze başlamaktansa, sözün beni sarıp sarmalamasını ve beni, her türlü olası başlangıcın çok ötelerine taşımasını isterdim. Konuşacağım sırada, kimliği bulunmayan bir sesin (abç) benden epey önce söze başlamış olduğunu fark edivermek ne hoş olurdu: o zaman sözcükleri bağlamak, cümleyi sürdürmek, k

Labirentindeki Meta-Dil

'Dil Varlığın evidir'Böyle der Martin Heidegger.(1) Bu cümle, birbirine bağlı, ancak yine de iç içe geçmeyen, sadece yan yana duran iki şey söylüyor. Birincisi, Varlık ancak Dilde kendini buluyor, Varoluşunu, kendini orada gösteriyor. Ama bu kendini gösterme hali Dilin kapsama gücünün sınırlarına bağlı kalıyor, bu yüzden işte kendini asla tam olara

Duygunun aklı...

-Şengül içinBiz Duygu derken, kendimizi duygularımızın kaprisine bırakmaktan söz etmiyoruz, sentimentalizmden söz açmıyoruz, ki vıcık vıcık bir duygusallıktan, sistemi devam ettirmeye yarayan edilgin bir romantizmden de söz açmıyoruz, ki teatral olan her şey tiksindirir bizi, yüzü allıklı oyuncular gerçeklik hissimizin kaybolmasına yol açar, doğal

Hayat Metaverse'den değil temastan fışkırır...

Günümüzde insanlığa karşı en büyük tehdit artık hayatın her alanında görülen sanallaşma ve onun etkileridir. İster gericilik, ister tutuculuk isterse teknoloji karşıtlığı hatta düşmanlığı deyin, ben böyle düşünüyorum. Düşünmekle kalmayıp bunu gerekçelendirmeye, bu düşünceyi temellendirmeye çalışıyorum. Ben yarı makine-yarı insandan, genleriyle oyna