Hakikat-Sonrası çağda alternatif gerçekler

Hakikat-Sonrası teriminin ilk ortaya çıkışı 2000'lerin başlarına kadar gidiyor, ancak kavramın içinin gerçek anlamda dolması, etkinlik ve güç kazanması ABD'de Trump'ın iktidara gelmesi ve iktidar sürecinde takındığı tutum ve yönetim şekliyle oluyor. Trumpizm olarak nitelendirilebilecek bu yönetim 'tarzı' gelişen 'diji-modernizm'le eşzamanlı olarak kendini gerçekleştirme alanı buluyor. Dil'in bir 'hakikati ifade aracı' olmaktan neredeyse çıkıp bir 'performans'a, bir alternatif gerçekler (yani yalanlar) üretme aracına dönüşmesiyle koşut olarak ortaya çıkıyor.Daha çok siyaset alanında kendisine karşılık bulan Hakikat-Sonrası kavramını ilk duyduğumda, kendi meselelerimin de merkezinde yer alan, hakikat hissinin kaybolmasıyla geçilen bir dönemi ifade ettiğini, yoksa bunun yalan ya da doğruyla çok da ilişkisi olmadığını düşünmüştüm. Ki kanımca benim için hâlâ da öyledir. Ama anlaşılan o ki bu daha çok siyaset ve basında yaşanan ve karşılaşılan bir durum olarak görülüyor. Doğru ile yalanın birbirinden ayrılamadığı bu yeni dönemin asıl yarattığı tehlike 'gerçeklik'in aşınması, gerçekliğe karşı geliştirilen duyarsızlıkkayıtsızlık ve "Bence bu böyle,", "Ben böyle düşünüyorum" gibi teyit edilmemiş bilgilere dayanan öznel inançları yansıtmadile getirme eğilimi. Bunun asıl nedeni doğru'nun görelileşmesi değil, üzerinde mutabık kalınan 'müşterek dünya'nın ve bireylerin üzerinde anlaşmış olmaları gereken toplumsal sözleşmeye bağlı davranma ihtiyacı hissetmemesidir. Zira 'müşterek dünya' o dünyayı oluşturan bireylerin gönüllü rızası ve kabulüyle vücut bulabilir. Nasıl Trump iktidarı süresince ısrarla 'yalan' söyleyip alternatif gerçeklik yaratmaya çalışmışsa ülkemizde de Erdoğan'ın yönetiminde aynı durumla karşı karşıyayız. Dünyada gerçek anlamda Hakikat-Sonrası çağı şiddetli derecede yaşayan ABD ile iki ülkeden biri maalesef ülkemizdir.Beni bu konuda yazmaya iten, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan ve Şeyda Öztürk'ün bin bir çabayla hazırladığı Cogito dergisinin (ki bu yayın ülkemizin en prestijli ve önemli yayınlarından biridir, zira bir düşünce dergisi olan bu yayın dünyadaki en son düşünsel ve felsefi gelişmeleri çok da zaman kaybetmeden ülkemiz kültürel ortamına dâhil ederek görünmesini ve tartışılmasını sağlıyor) Kış 2021 tarihli son sayısını 'Hakikat-Sonrası' meselesine ayırmış olması. Ki bu sayıyı ülkemizin düşünen (pek de çok sayıda olmayan) insanlarının mutlaka okumasını tavsiye ediyorum. Zira burada yer alan yazılar içinde bulunduğumuz bu çağın ne anlamda bambaşka bir çağ olduğunu fark etmemizi ve bu çağın (kurgusal) gerçekliğine kuşkucu ve eleştirel gözle bakmamızı sağlıyor. Nitekim her alanda düşünen herkesin nasıl bir çağ içinde yaşadığını fark etmesi eylemlerini, davranışlarını, yaşama biçimi ve algısını da değiştirecektir.Linda M. G. Zerilli dergide yer alan 'Alternatif Gerçekler Çağında Bilgi Teyidi ve Hakikat Anlatıcılığı' başlıklı ufuk açıcı yazısında, Başkan Bush'un ispat edilmemiş ama aslında yalan olduğu bugün kanıtlanan Irak'ın işgaline ya da 1 Ocak 2020 itibariyle Trump'ın 16.000'den fazla 'yalan ya da yanıltıcı beyan'da bulunduğunun (Mary Dietz, New York Times) ortaya çıkmasına neden kayıtsız olduğunun, basit bir yalandoğru çatışması olmadığını, bazen doğruların teyit edilmesinin yetmediğini söylüyor. Zira, "Bu bakış açısından hakikat sonrası demokrasilerin sorunu, insanların kendilerine yalan söylendiğini bilmesi, fakat bunu kabullenmeyi reddetmesidir. Yalana herhangi bir şekilde kamusal önem atfetmeyi reddederler çünkü yalanı benimsemek, tabiri caizse kazançlıdır. Dolayısıyla,