Kapitalizme ölüm!

Bu yazıyı ne bir entelektüel, ne bir sosyolog, ne bir siyasetçi, ne de bir felsefeci gözüyle yazıyorum: Bu yazıyı tek olduğum şey olduğum şair gözüyle yazıyorum, ki şair gözü kedi gözüne benzer, zifiri karanlıkta da önünü, ne önünü, her şeyi görebilir. Çünkü şair duygularıyla, sezgileriyle düşünür, ki bunlar aklın matematiğinin asla ulaşamayacağı derinliklere nüfuz eder. Ta dibe kadar kazar. Şair gözü dediğim şimşek gibi çakar, ne kendine ne de başkasına karşı acıması vardır. O tek şeyin peşinden koşar: Hakikatin. if(!googleAdm.includes('1659295543843')){ googleAdm.push('1659295543843'); googletag.cmd.push(function() { googletag.defineSlot('105383585desktop_yazaryazidesktop_yazaryazi_icerikici_sc', 640, 300, 336, 280, 300, 250, 'div-gpt-ad-1659295543843-0').addService(googletag.pubads()); googletag.pubads().enableSingleRequest(); googletag.enableServices(); }); } googletag.cmd.push(function() { googletag.display('div-gpt-ad-1659295543843-0'); }); İnsanlığın en büyük baş belası olan kapitalizmin en büyük buluşu artı-değerdir. Artı-değer dediğim: Diyelim bir hammadde var (bu altın olsun), bu hammadde işçiler tarafından işleniyor (bu da yüzük gibi bir mücevher olsun) ve yaratılan artı-değerle birlikte daha fazla fiyata, yani kâr edilerek satılıyor. Kapitalizmin acımasız basitliği budur işte: Hammadde işlenecek, ondan yeni bir ürün yaratılacak ve bu satılacak, bundan da kâr elde edilecek. Kapitalizmin temel işleyiş mantığı şu: Üretmek için tüketmek, tüketmek için üretmek! (Burada biraz fazla sakin ve terbiyeli olmaya çalıştığımı fark ettim: Aslında kapitalizm altını ya da bakırı, ya da gümüşü, ya da magnezyumu ya da elementlerin hepsini sömürür; dünyayı kendi amaçları uğrunda sömürür ve ondan başka bir şey yapar: Kayak tesisleri yaparak dağları sömürür, kıyısına oteller, moteller, hosteller, bungalovlar vs vs yaparak denizi sömürür, barajlar yaparak nehirleri sömürür. Ve buradan para kazanır, zenginlik elde eder. Kapitalizm varlığın iliğini sömürür ve bunu haklı gerekçelere dayandırmaya çalışır her zaman. Oysa insanın varlığı tüketmekten değil, üretmek ve yaratmaktan zevk alır; mutluluk duyar. Kapitalizm insana baskın verir.) Kapitalizm kâr elde etmek için hiçbir ahlak, sınır tanımaz, onun için her şey kâr edilmesini sağladığı sürece mubahtır. Kapitalizmin ahlakı yoktur. Kapitalizm ahlaksızdır. if(!googleAdm.includes('1659295583181')){ googleAdm.push('1659295583181'); googletag.cmd.push(function() { googletag.defineSlot('105383585desktop_yazaryazidesktop_yaziyazar_icerikici_sc', 300, 250, 640, 300, 336, 280, 'div-gpt-ad-1659295583181-0').addService(googletag.pubads()); googletag.pubads().enableSingleRequest(); googletag.enableServices(); }); } googletag.cmd.push(function() { googletag.display('div-gpt-ad-1659295583181-0'); }); Kapitalizm için her şey sömürülecek bir hammaddedir. Sadece ağaç, su, bitki değil, madenler ya da toprak değil, aynı zamanda insan ruhları, arzuları, psikolojileri, beklentileri ve hayalleri vs de sömürülecek şeylerdir. Kapitalizm ürettiklerinin tüketilmesini sağlamak için insanın arzularını, hayallerini ve hatta ve hatta sanatı manipüle eder. Sömürür. (Sanat ki en insani ve ilkel yani işlenmemiş uğraşlardandır.) Kapitalizm insan bedenini ve ruhunu sömürür, metalaştırır; kendi amaçları doğrultusunda onları kullanır. İnsanın temel güdülerini kullanarak yine onun tarafından tüketilecek ürünler yaratır ve bu ürünleri tekrar o insanlara pazarlar. Öyle ki son model bir Iphone telefon aldığınızda kendinizi sınıf atlamış hisseder, mutlu olursunuz. Bir Levi's kot pantolon sizi çok daha iyi hissettirir. Tabii ki bunlar hayali duygulardır. Manipüle edilmişlerdir, yoksa mutluluk ile bir telefon ya da pantolon arasında nasıl bir ilişki olabilir. Sadece bunlar da değil: Kapitalizm insan dürtü ve duygularını da manipüle ederek insanlar arasındaki ilişkinin biçimini belirler. Duygusal tüketim haz alma isteği olarak kendini gösterir. İlişkiler alışverişe dönüşür. Ne kadar aldın, ne kadar verdin, vs. Oysa hayat tüketim üzerine değil üretim ve yaratıcılık üzerine inşa olunmuştur. Kapitalizmin tüketim kültürü insanları tüketmekten başka bir şey yaratmaz. Hayali ihtiyaçlar yaratarak tüketimin sürdürülmesini sağlar. Oysa insanlar tüketime kapılarak asla ulaşamayacakları hayali mutlulukların peşinde koşmaya mahkûm edilirler. if(!googleAdm.includes('1659296099883')){ googleAdm.push('1659296099883'); googletag.cmd.push(function() { googletag.defineSlot('105383585desktop_yazaryaziYazar_yazi_icerikici_03_SC', 336, 280, 640, 300, 300, 250, 'div-gpt-ad-1659296099883-0').addService(googletag.pubads()); googletag.pubads().enableSingleRequest(); googletag.enableServices(); }); } googletag.cmd.push(function() { googletag.display('div-gpt-ad-1659296099883-0'); }); Bütün bunlar sanat için de geçerlidir. Kapitalizm, insanın en ilksel ve en ilkel hali olan sanatı ve onun varoluş dinamiklerini deşifre edip çözümleyerek kendi bünyesine dâhil eder. (Sanatı da sömürür.) Ve sanattan kendi varlığını ve düzenini devam ettirme yolunda çok faydalanır. (Zaten kapitalizmin yararlanmadığı hiçbir şey yoktur, denilebilir.) Ayrıca sanatı bir tüketim nesnesi haline getirerek metalaştırır ve endüstrileştirir. Örneğin müzik, sinema, resim ya da şiir dışında bütün sanatlar kapitalizmin işleyici tarafından ele geçirilip absorbe edilir. if(!googleAdm.includes('1659296474306')){ googleAdm.push('1659296474306'); googletag.cmd.push(function() { googletag.defineSlot('105383585desktop_yazaryazidesktop_yazaryazi_icerikici_04', 300, 250, 336, 280, 640, 300, 'div-gpt-ad-1659296474306-0').addService(googletag.pubads()); googletag.pubads().enableSingleRequest(); googletag.enableServices(); }); } googletag.cmd.push(function() { googletag.display('div-gpt-ad-1659296474306-0'); }); Kapitalizmin sanatın üzerindeki egemenliği ve baskısı trajik olaylara yol açar: Ölüme bile. (Kapitalizm gerekirse, ki hep gerekir, öldürür.) Örneğin: Benim ruh kardeşlerimden biri olan Amerikalı rock müzik sanatçısı Kurt Cobain kapitalizm tarafından öldürülmüş en son 'muhalif' kişilerden biriydi. (Diğeri de örneğin yakın zamanlarda intihar eden Amy Winehouse'tır.) Çocukluğu bir taşra kasabasında geçen ve doğuştan müziğe yatkın olan Cobain müzik yoluyla kendini ifade etmeye, dışa vurmaya çalışan 'has' sanatçılardan biriydi. Tek isteği müzikle uğraşmaktı. Daha yolun başında Amerikan müzik endüstrisi Cobain'in müziğindeki ve kişiliğindeki 'yeni' ve 'saf' olanı fark edip onu pazarlamaya başladı. İşler Cobain'in