Mustafa Çağrıcı

Karar

Kul hakkını önlemek devletin de sorumluluğu

İslam kaynaklarında kul haklarına riayet etmek adalet, doğruluk ve dürüstlük gibi erdemlerin gereği olarak görülür. Bu kaynaklarda günümüzdeki tabirle insan hakları doktrininin kurulmasına uygun bir alt yapı vardır. Bir yerde bir insan zarar görüyor, yokluk ve acı çekiyorsa bunu önlemek farz-ı kifayedir; önlenmezse durumu bilen ve önlemeye gücü yet

Müslüman Toplumlarda Bir Zihniyet Sorunu: 'Terk-i Dünya'

Hz. Peygamber, 'kesb-i tayyib' (temiz kazanç) deyimiyle helal kazancın önemini anlatır; "Kişinin yediğinin en hayırlı olanı, kendi emeğiyle kazandığıdır"; "Erdemli insan için temiz servet ne güzel!" buyurur. Böylesi uyarılara rağmen, çalışma ve mal mülk karşıtlığı, daha genel olarak 'terk-i dünya' şeklinde özetlenen normal dünya hayatının kötülenme

Yoksullukla mücadele etmezsek Müslümanlığımız lafta kalır

Kur'an; yoksullukla mücadele, âdil paylaşım gibi toplumun sıcak sorunlarıyla canlı ve sürekli bir şekilde ilgilenir. Ama Kur'an'ın bu duyarlılığı ulemada, dolayısıyla İslam ilim geleneğinde sürdürülmemiştir. Sonuçta Müslümanlar, halklarıyla ve yöneticileriyle, yoksulları ve genel olarak dezavantajlı zümreleri temel insan hakları bakımından koruma a

Bize ne oldu böyle

Bir zamanlar sevgi rüzgârlarının estiği bu topraklarda şimdi daha fazla dünyalık, daha fazla makam mevki, şan şöhret uğruna düşman kamplara ayrıldık. Mevlana'nın, Yunus'un "Dünya kimseye kalmaz" felsefesinin çok çok uzaklarına düştük Dünya sevdamız ölümü ve 'hesabı' unutturdu bize "Birbirimizin kurtları olduk." Birkaç gün sonra Müslümanların bayram

İnsan olmak ve insan kalmak

Sığırlar da bakarlar, dinlerler, yerler, içerler. Ama yalnız insan güzelliği keşfeder; baktıklarında estetik, ahlâkî değerleri de görürler. Buradan bakan insan, artık Darwin'in 'evrimleşmiş maymun'undan ötede bir hakikattir. Burada gören artık ruhun gözüdür. İşte olmak ve insan kalmak, bize üflenmiş olan bu ruhtan gelir.İnsan, biyolojik olarak herh

Güvenini yitiren toplumda çözülme de kaçınılmazdır

Doğruluk ve dürüstlük iki kişi arasında bir birlikteliğin kurulmasından başlayarak en geniş çaplı toplumsal ilişkilere kadar her aşamada toplu yaşayışa geçişin ilk adımıdır. Verilen haberin doğru olması, sözlerin yerine getirilmesi, anlaşmalara riayet edilmesi, kısaca insanlar arası ilişkilerin doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulması toplumsal varl

Küresel bir sorun halini alan israf...

Dinimizin hepsi de ayetlere ve hadislere dayanan, görünüşte basit ama gerçekte son derece önemli bazı öğütleri var: "Abdest alırken suyu gereğinden fazla kullanmayın. Sofranız sade olsun. Tıka basa doymadan kaşığı bırakın. Giyiminiz, ev eşyanız sade olsun. Ne eli sıkı olun ne de saçıp savurun. Ya hayırlı konuşun ya da susun" gibi. Bu öğütler ya da

Kaza ve kaderi nasıl anlamalıyız

Kur'ân-ı Kerîm'de 11 ayette geçen kader kelimesi ve türevlerinin hiçbiri insan fiillerinin yapılmadan önce Allah tarafından belirlendiği anlamında kullanılmamıştır. Yanlış inanca sapan, yanlış işler yapanların bu eylemleri açıkça o insanlara nispet edilmiştir. Ortada bir kötülüğün ve onun kötü bir sonucunun bulunduğu, bunun bir 'zulüm' olduğu, ama

Kamu işleri 'emanet'tir ehline verilmelidir

İslâmî telakkiye göre kamu işleri birer emanet olup, bu işler dürüst ve ehil insanlara verilmelidir. "Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" ayetindeki 'emanet' kelimesi 'kamu görevleri' olarak da yorumlanmıştır. Bu ve benzer ayetlerde, kamusal görevlerle ilgili sınav veveya a

'Zenginlerin malında muhtacın hakkı vardır'

Dinimiz, zenginlerle fakirlerin birbirine kapalı yaşamalarını doğru ve insanî bulmaz. Yüce kitabımız takva erdemiyle cenneti hak edenleri tanıtırken, onların dünyada güzel davranan kimseler olduğunu belirtir ve "Onların mallarında muhtaç ve mahrum durumda olanların hakkı vardır" der; fakirlere bu haklarının incelik ve güzellikle ödenmesi gerektiğin