Kur'an öğretisinde doğruluk, dürüstlük ve güvenilirlik

İslam akaidinde peygamberlerin taşımaları gereken beş özellikten ikisi "sıdk" ve "emanet" sıfatıdır (diğerleri: ismet [günahsızlık], fetanet [zeki ve akıllı olma], tebliğ [vahyi insanlara eksiksiz duyurma]). Sıdk "söz ve davranışlarda doğruluk ve dürüstlük", emanet de "güvenilirlik" anlamına gelir.

"Güvenilir kimse" anlamındaki emîn kelimesi, İslam zamanında olduğu gibi İslam öncesinde de Mekkelilerce Hz. Muhammed'i nitelemek için kullanılırdı. Bu bilgiyi, Hz. Peygamber'in hayatına dair ilk eserin yazarı İbn İshak da vermektedir (es-Sîre, Beyrut 1978, s. 78, 108-109).

Aynı yazarın ve daha pek çok tarihçinin aktardığına göre, Mekkelilerin zulmünden kaçıp geçici olarak Habeşistan'a sığınan muhacirlerden Cafer (Hz. Ali'nin kardeşi) Habeş hükümdarının huzurunda bir konuşma yapmıştı. Cafer bu konuşmasında kendilerinin İslâm'dan önce de Hz. Muhammed'i vefakârlık, doğruluk (sıdk) ve güvenilirlik (emanet) erdemlerine sahip biri olarak tanıdıklarını, ona inanıp davasını desteklemelerinde bu niteliklerinin de etkili olduğunu ifade etmişti (es-Sîre, s. 215).

***

İki ayette "güvenilir kişi" anlamındaki emîn kelimesi "kavî" (güçlü) kelimesiyle yan yana geçer. (Neml 27/39; Kasas 28/26). Bu ayetlerdeki 'kavî' kelimesi –yapılacak işin mahiyetine göre– fiziksel veya zihinsel donanımı ifade eder. 'Emîn' ise her işte gerekli olan ahlâkî donanım için kullanılmıştır. Kasas suresindeki ayette "Senin görev verdiklerinin en iyisi, hem (görevin özelliğine göre fiziki ve/veya zihinsel bakımdan) güçlü olan hem güvenilir olandır" cümlesi yer alır.

Kanaatimce bu ayetler, bağlamları özel de olsa, şöyle bir ahlâkî ilke ve mesaj içermektedir: Her seviyedeki özel ve kamusal iş ve hizmetler, –işin mahiyetine göre– fiziksel veya bilgisel olarak da ahlâkî olarak da en ehliyetli, en yetkin, en güvenilir ve en dürüst insanlarca yapılmalı, onlara yaptırılmalıdır; Kur'an'ın hükmünce bu adaletin gereğidir. İşlerin ehil olanlara verilmesini, her durumda adaletin gözetilmesini buyuran, kayırmacılığı ve torpilciliği reddeden başka ayet ve hadisler de var. Buna dair bir ayetin yorumunda meşhur tefsir âlimi Taberî şöyle der:

"Zengin olduğu için zenginin lehine yoksulun aleyhine yahut fakir olduğu için fakirin lehine zenginin aleyhine doğruluktan saparak haksızlık yapmayın..." (Câmi'u'l-beyân [yay. Türkî], VII, 584-585)

***

Kur'an öğretisi bakımından doğruluk, dürüstlük ve güvenilirlik konusunda dikkat çekmemiz gereken önemli bir nokta da şudur: İkisi de Kur'an terimi olan iman ile emanet arasında bir anlam ilişkisi vardır. Öncelikle iman da emanet de "güvenme, inanma" anlamındaki 'emn' kökündendir ve her ikisi de "doğruluğuna inanıp güvenme, içten tasdik etme, doğru ve dürüst olma" gibi inanç bakımından da ahlâk bakımından da son derece önemli anlamlar içerir. Onun için gönülden inanan kimseye "mümin", her konuda kendisine güvenilen, doğruluk ve dürüstlüğüne inanılan kimseye de "emîn" denilmiştir. Buna karşılık inanç gösterisinde samimi olmayan insana da sözüne ve ahlakına güvenilmeyen insana da münafık denilir. Bakara 2/8-14. ayetlerde münafıkların her iki yönden de ikiyüzlü ve güvenilmez tutumlarına eleştirel bir üslupla yer verilmiştir.