Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Mevsimleri okumak

Mevsimleri göremeden yaşıyoruz Selim Ali.Gözümüzü açmadan daha, hemen bir okula bağlıyorlar bizi. Olmalı belki de ama olanlara yani sonuca bakınca "olmasa mı böyle" diye de sormadan edemiyorum. Robot bir hayata -hayatsızlığa aslında- teslim oluyoruz da sâlim olamıyoruz. Niyetim nicedir oturup kalkmayı bilmeyen, duygulanıp düşünemeyen eğitimi konu

Bir romana başlamak - Ân diyarı (117)

"Gözleri bahar rengindeydi. Tedirgin bir dünya taşıyor gibiydi bakışları. Mart güneşi gibi ellerimden tutuyor; gidelim, buralardan gidelim, diyordu.Nereye gidecektik! Her tarafta ayrılık her tarafta ölüm vardı. Bir müddet sustular. Mevsimi dinlediler; birbirinden habersiz. Dünyanın bir yere -işte bu oturdukları yere- sığıştığını, dünyanın küçüldü

Babam ve ben

Ân diyarı (116)Babam bazı şeyleri sık sık söylerdi, Selim Ali de ben pek duymazdım. Aslında o bazı şeyler onun hayat manifestosubeyannamesiprensipleriilkeleri imiş. Her sabah gelir, kalk oğlum kalk; kabirde çok yatacağız, derdi. Daha yirmi yaşına yılları olan çocuk gence "kabir" kelimesi ne anlatırdı ki... Ben uykuya sarıldıkça; uykuyu sıcacık besl

Kelimelerin dayanılmaz hafifliğiağırlığı

Ân diyarı (115)Dilsizliğimiz dillere destan, Selim Ali. Kelimesiz kalınca oldu ne olduysa. Bütün okulları bitirsen de bir şey hep eksik kalacak. Can suyu kelimeler kuruduktan sonra ne yapsan boş. Bak; Bilgin Abi diyor ki: "Bana kelimelerini söyle; senin kim olduğunu diyeyim." Kültür rengimiz böyle değildi; solduk. Her kelime yeni bir soluk, yeni

Kaçan uçurtmalarım

Ân diyarı (114)Selim Ali, gençliğin bir rüya olduğunu kırklı yaşları tırmanırken görmeye başladım. Saçlarımın aynasında, o şafaklara benzeyişinde, uyanışa davetler vardı. Uyandım mı Kolay mı gençliğin bunca kalın uykusunu serin ve sakin sabahlara taşımak! Dünya denilen bu allı pullu geline gönlünü kaptırmayan çok yok ki... Azın da azı... Üstünd

Yaşamadan yaşamak

Ân diyarı (113)Selim Ali, rotasını kaybetmiş bir çağın çocukları mıyız Yalanlar, yanlışlar, aldanışlar, aldatışlar öylesine akraba oldu ve sıradanlaştı ki... Dünyaya "bulaşmazsan" dünya "güzel" aslında! Bir papatya saflığı, bir çocuk günahsızlığı yetmez miydi bize İlle de mal, makam, şöhret deyince (bitmeyen) bir rekabet başladı. Bunlar da kabre k

"Kâinatın mayası"

Ân diyarı (112)Selim Ali, bu sinir, sabırsızlık hayra alâmet değil. Hemen köpürüyoruz. Yeşil yanar yanmaz; uçacaksın! Yoksa kornalar, el kol işaretleri, argo laflar... Ne var, ne oluyoruz Ne var gittiğin yerde Bugün yarın öleceksin. Kul hakkı diye bir şey var. Her şeyi çiğneyip geçiyorsun. Kabalık bu. Cehalet. Arsızlık. Hadsizlik. Aslında hayatın

Namaz hazinesi

Ân diyarı (111)Selim Ali, ömrün yani günlerin nasıl geçiyor Doğrusu yaşadığının ne kadarının farkındasın Günde, haftada, ayda, yılda, ömürde çok özel zaman dilimleri vardır. Aslında her ân sonsuz ve paha biçilmez bir hediye... Dünyayı versen bir nefesini satın alamazsın. Bize bedava verildiği için çok da farkında değiliz; bu da ayrı bir mesele...

Bilgin Abi'nin günlük defterinden (26)

Ân diyarı (110)Zaman yetmiyor Selim Ali; bu kadar bol zamanlar içinde. Zamansız işleri öne aldığımızdan mı yoksa olmasa da olur şeyleri bu zamanın içine doldurma gayretimizden mi "Tevehhüm-ü ebediyet" düşüncesi olmasın, dedi Bilgin Abi. Zamanı, ömrü uzun zannetmek hayatı oyalıyor demek ki. Böyle olunca bir tek çocukluk zamanlarında -bilmeden- zam

Bilgin Abi'nin günlük defterinden (25)

Ân diyarı (109)Türkülerle aran nasıl, Selim Ali Yok, yok; türkü malûmatına dalma niyetim pek yok şimdilik de ilerde belki. Ne diyecektim; türküler her milletin ölümü ve düğünüdür; bunu da bilmeni isterim. Bazı türküleri dinlerken de kaybolup giderim. Zor da gelirim oralardan. "Düğün" dediğime pek bakma; acılar yoğurmuş şu bizim topraklarımızı. Bunl