Konuşmak ve susmak (1)
Konuşurken
Acaba dedi;
Sustu.
Yazıyordu...
Eli kolu titredi;
Bekledi.
"Hürriyet..."
Diyecek oldu;
Arkadaşları dürttü.
"Hakkın hatırı..."
Bütün hatırların önündeydi...
Ama, şey, yani...
Zormuş, be!
Susmak bile...
Bile bile...
AH
Fotoğraf bilgisi:
Yanımdaki hemen her şeyi konuşabildiğim Cemil Ertonga. O, edebiyatta okurken ben yeni öğretmen...
Yirmi iki yaşındayım. Ülkeyi kurtarmak üzere yola çıkmışız(!) Hey hey!
Nerelerdeydiniz ey büyüklerim; mihmandarlığınızın beni -kaç- yolda bıraktığını; tebessümünüzü çoğaltmak için diyeyim! Ama çoğunuz hak dünyada; biz henüz bu yalan yerdeyiz.
Biraz merhamet edeydiniz ya biz gençlere! Çok vakit kaybetmişim çok. (Daha uzaklara gidersem gelmemiz uzun zaman alabilir.) Gel gör ki gitmek de gerekiyor.
Sizlere de bir şey diyemiyorum; siz de uzakmışsınız hayatın her ân yeni davetine; benim gibi...Kendinize bile.
Taptaze heyecanlar, ümitler içindeydim.
O eski bavulumsu çantalar elimde... Omuz düşüren...
İçinde ne var Kitaplar, dergiler... Başka ne olabilir ki!
Ah, gariban Anadolu çocukları! (O siyah-beyaz fotoğrafları arada bir görünce ağlayasım geliyor.) Cep de cepken de delik... Sonradan öğreneceğim ki -ve hâlâ- her gereksiz şeye tomar tomar bütçe var; sana bana yokmuş! Yok anam babam yok!
(Makam ve para... Ancak emre uyanlara imiş meğer! )
Nerden; bir yerden aklımda kalmış:
"Parasız pulsuz kalmışım ne çıkar!
Gelecek güzel günlere inanıyorum." demiş; benim gibi paraya pula uzak kalmış bir şair. (O para belki sesimi duyar da bundan sonra kapımı çalarsa... ne diyeyim!)
Cenap Şahabettin "Tiryaki Sözleri" isimli aforizmalarını muhtevî kitapta: "Paranın gözü kör olsun ama bizi duyması için kulakları sağlam olmalı." derken bu fakiri de düşünmüş!
Cehaletimi ancak çanta dolusu veya koltuk altlarımdaki düştü düşecek kitaplarla örtebilirdim.
("Kitaplarla gezen adam..."
Vay be!)
İnternet, cep telefonu... nerdeee!
(Aman hep o "nerdeee!" olsaydı da mı öyle kalsaydık; bu da ayrı bir tartışma, araştırma konusu...)