Kafiye yapmak gibi olacak ama olsun. Kimi sayıklar durur kimi de ayıklar...
Sayıklayanlar bir hayalden ötekine taşınır; aşınır da aşınır.
Ayıklayanlar hakikatle göz göze gelir, el sıkışır.
Ne zamandır "ayıklamayı" unutunca, aklıma bunlar geldi.
Her şey karıştı be abi!
Hani hayatı bir yudum su gibi içecektik!
Şöyle taze çaylar eşliğinde her şeyi usulünce konuşacaktık!
Çok yaralıyım be abi!
Üzgünüm. Hüzünlüyüm.
Bana göre değil diyorum çok şey; anlamıyor musun
Ama bahar geldi yine bütün hafifliği ile.
Şu, şimdi açan erik dalları... Baharın ilk selâmcıları...
Çiçeklerle sohbete koyulmuş arıların masumiyeti, vızıltısı...
Daldan dala kuşlar...
Akın akın bulutlar...
Bunlar çok güzel de...
Çok yorgunum be abi...
Merhamet diye bir şey vardı.
Bir şey vardı; adı muhabbetti.
Sohbetlerimiz deminde, kıvamındaydı. Uzaklar yakındı.
Şimdi yakınlar da uzak oldu.
Baharı bile unutturuyor bu şefkat kaçkını adamlar.
Soğuk bakışların zemherisinde kaldık.
Acı, buruk, tutuk, kütük, isli, puslu, tozlu zamanlara püf diyecek İsa'nın nefesine öylesine ihtiyaç var ki...
Yusuf'un (as) kuyusuna mı düştük
Bir şeyler söyle be abi!