Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Yalnızlık aynası - Ân diyarı (22)

Bak Selim Ali!Kendini çok yoruyorsun. Bu saatten sonra gidilecek hiçbir yer, keşfedilecek hiçbir şey yok; her ân hayret edilecek çok şey var, desem biliyorum çok yalnız kalacağım. Birkaç dostum anlayacak beni belki belki! Ne yapacaksın ki Buğday mı Bir tekini yapamazsın; yalan mı! Sen şöyle bi' eğil de kendini baştan sana oku, ezberle, duy, düşü

Efsane günler

-Bünyamin ATEŞ'e mağfiretle-Efsane günlerdi efsane... Daha zor yaşanır öyle... Araya kara hattâ siyah, simsiyah... Perdeler çekildi. Duvarlar örüldü. Olmadık hesaplar görüldü. Yüzü gülerdi herkesin. Herkeste bir gayret... Yıldızlar karanlıkta kalmış. Yalnız kalmış ay... Hepsi bizi bekliyor. Güneşe bile ateş, nur taşınacak. Üşümek, terlemek yok.

Kayıplar çağı - Ân diyarı (21)

Kayıplar çağında mıyız Bilgin AbiAklını, ruhunu, kalbini, merhametini, aşkını, muhabbetini, bakışını, duyuşunu, düşüncesini, duygusunu, gayretini, HAYRETİNİ, âcizliğinin gücünü, fakirliğinin zenginliğini, gökyüzüne bakmanın rahatlığını, denizlerin içe işleyen serinliğini, kelimelerin sonsuzluğa uzayıp giden gücünü, niyetin diyetini, insanlığın sire

Okumak Üniversitesi - Ân diyarı (20)

Selim Ali'nin bakmaktan bıkmadığı şeyler vardı. Bu liste uzundu ama bazıları daha bir öndeydi sanki.Bunları ara ara Bilgin Abi'yle paylaşırdı. O da dakikalarca dalar giderdi; bir sarı çiçeğe, çömelip karıncaların kimi telâşlı kimi sakin gidiş gelişlerine... Selim Ali'nin gereksiz bulduklarının başında savaşlar geliyordu. Niye bu itiş kakışlar... Se

Okumak Üniversitesi - Ân diyarı (20)

Selim Ali'nin bakmaktan bıkmadığı şeyler vardı. Bu liste uzundu ama bazıları daha bir öndeydi sanki.Bunları ara ara Bilgin Abi'yle paylaşırdı. O da dakikalarca dalar giderdi; bir sarı çiçeğe, çömelip karıncaların kimi telâşlı kimi sakin gidiş gelişlerine... Selim Ali'nin gereksiz bulduklarının başında savaşlar geliyordu. Niye bu itiş kakışlar... Se

"Kaçırılan" hayatlar - Ân diyarı (19)

Mefhumların çoğunun "mevhum" ve "merhum" olduğunu düşündü Selim Ali. "İletişim" çağı deniyordu ama anlaşmanın zorluklarını her yerde görüyordu. Tabiri caizse bir kopukluk, düşüklük, gevşeklik, hissizlik, boş vermişlik vardı.Hemen her yer hırsız girmiş bir evden beterdi. Kapı, kilit kırılmış, eşyalar alt üst edilmişti. "Normal" bir zaman değildi (z

Deccal ve İsa - Ân diyarı (18)

Martıların neşesine, kır çiçeklerinin tebessümüne, bahar bahçesinin muhabbetine bir ân şahit olduğun, hayatı -arada- okşadığın olur mu Duymuşundur. Duymadıysan da duy ki ahirzaman Deccal ve İsa karşılaşması imiş. Ben kitaplardan öyle okudum. Deccal ve şürekası... Eli delik, müsrif adamı gördün mü Yalanın, körlüğün cehennemi... İsa ve arkadaşları.

Zelzele gecesi - Ân diyarı (17)

(Bilgin Abi'nin suskunluğu)Uykunun dip köşesindeyken kendimi yatakta oturur buldum. Koca bina lerzeye gelmişti. Beşik gibi, salıncak gibi, oyuncak gibi, yıkıldı yıkılacak gibiydi. Böyle durumlarda hayat bir film şeridi gibi hayalinizden geçer, diyor ya ruhiyatçılar. Öyle de oldu. Ayağa kalkılacak gibi değildi. Ama o beşik, salıncak rahatlığı yokt

Hayatın baş köşesi - Ân diyarı (16)

Bir türkü samimiyeti, serinliği, gevrekliği, gerçekliği, bereketi, kıvraklığı, titrekliği, hüznü, sevinci, rüzgârı niye yok okullarda, niye!Maskeli bir hayata bizi kimler mecbur ediyor Maskeli, riyakar, yalancı, yüzünden, iş olsun diye işler bir türlü bitmeyecek mi Aşk olmayınca meşkçalışma olmaz atasözünden alacak dersimiz de yok demek! Aşksız ya

Yok olsun yokluk - Ân diyarı (15)

Uçup giden yıllarDiplomasız yaşanmaz gibi elime tutuşturulan sıra sıra kuru diplomalar... Yetmedi bir daha, bir daha... Bu hangi işkence... Hangi boşluk... Hangi çıkmaz sokaklar... Çöl neydi peki İhtiyaçların karşılanmadığı yer... Biri var; öteki yok... Hattâ paran da diploman da makamın mansıbın olsa da... Yok işte yok! Yok ne demekse o... Boşluk