Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Söz candan "çıkarsa"

-Bir vesile ile ifrat tefritten itidalliğe davetiye-yi tuhfe-yi Aliye-Söz candan çıkarsa... İksir olur, amber, can olur. Ya candan "çıkarsa..." Azap olur, gazap olur, zehrolur. Can Abi, üzme kendini! Afâk boğabilir düşüncelerimizi... Abi, daha Birinci Söz'de... O girişte bile... Nefsine sesleniyor müellif dört kere. "Bil ey nefsim!" İnsanın çok ke

Kömür Gözlüm

"Güneşi görmek için karanlığı kazıyoruz." diyerek helal parayı ruhumuza kazıyan Madenci Yasin Çelik'e rahmetle(1) Sen hiç yanarak öldün mü! Gördün mü ateşin bir canavar gibi... Aç kurtlar gibi sana döndüğünü! Sen hiç cehennem gördün mü! Buharlaştın mı orada bir damla su gibi... Simsiyah küle döndün mü! Sen hiç tonlarca zehir yuttun mu! Gökyüzüne

Sansürgün günleri (2)

(Geçen haftadan devam)Demek her kanun Meclis'ten çıkıyor. O zaman şu müzminleşmiş dertlerimize niye sansür kanunu çıkarılmaz! Zamları sansürleyin; gitsin! Her sene sınıfta kalan, okuduklarının yarıdan fazlasını anlamayan, matematikten nerdeyse sıfır çeken eğitime de bir sansür sürün de ufkumuz açılsın! Finlandiya eğitimi belki de yasaklarla şahland

Sansürgün günleri (1)

Bugün yarın "kanun-u sansüriye-yi lâlüzumiye" çıkacak gibi. Görünecek herkesin sığlığı, derinliği de biz bu filmleri çok gördük abi! Hepsi geri (sarıp) tepti.Tevekkeli! Çıkıp çıkıp niye selâma duruptur; bu: "Yassak hemşehrim!"ler... Acip ve garip! Bu yasaklar ne zaman yasaklanacak! İşimizi kolay kılsınlar deyu yetki verdiğimiz vekiller, asillerin s

Çiçek koklama hikâyesi

-Çocuk kalbini büyütmeyen Aziz Dostum Ahmet Yüter'e çocuklukla-Anne be! Ölecek miyiz, he! Bu hayat böyle giderken... Gözlerim gözlerine değmez mi olacak! Birimiz burda... Birimiz orda... Kardeşlerim, babam... Ve sevdiklerim bir bir... Bir gün dağılacak mı bu sofra! Evimiz, bahçemiz, kuşlar... Anne be; susma! Dünyadan sonra ne var Ne çok gidenler

Şu benim sonsuz ümidim

İSTİKAMET: Lahikalar, Muhakemat, Münazarat, Sünuhat gibi kitaplar, düzgün yürümeyi öğütlüyor. Ben Mektubat'ı okurum; Münazarat bir kenarda dursun, diyemezsin. "Külliye..." diye anılan Süleymaniye'nin bir taşının bile önemini biliyorken... gözümüzü bazı yerde açıp bazı yerde kapayamayız. Sırat-ı müstakim nedir, sırrına İşarat-ül İ'caz'da kapı aralan

Terzinin iğneleri

-Babam Halil Hakkoymaz'ın azm ü cesaretine hürmetle-Babam terzi... Bir ömür parçaları iliştirdi. Durmak... oturmak ölümüydü hayatın! Yorulmak tuhaf bir şeydi! Yatağımın baş ucuna gelir; çeker çekiştirirdi. kalk, haydi sıçra; kabirde çok yatacağız, derdi. Emek, ter, koşmak.... az uyumak, az yemek... Ah, İkinci Harp'ten kalma... köşede bir şeyler bir

Eylül ya da veda Eylül ürperişleri

Yok, yok!Yaşadığımı zannetme; nefes alıyorum diye; unutuyorum yaşamayı sık sık; bulutları, gökyüzünü göster! Perdeyi çek, pencereyi aç: "Eylülü görüyor musun" de! Boş bırakma beni; ara sıra "havadan sudan" bahset! Yaşadığımı hatırlat; lütfen! Eylül... Yakama yapışık gibi... Sokuluyor incecik yanlarıma; Bana âşık gibi! Ben eylülü tanırım; Bir gurb

Hayata gülmek

-Mehmet Hakkoymaz'a merbûtiyetle..."Maşallah kardeşime... Ne güzel gülmüş öyle! Gençlikten bir kare... Gülen içinden... Düşmüş bir yüz... Objektiflere... Gülmek... ilmek ilmek bir halı gibi... Renk renk bahçeler gezmek... Gülmek... hayata dönmek... Gülmek... hayata merhaba demek... Boş ver abi, yaa! Gül, işte böyle! Dünya yolunda zaten; Sen pusul

Huzurun Felsefesi Felsefenin huzursuzlu (2)

Nemrutlardan, Firavunlardan, Deccallardan ve onların yamaklarından yakamızı kurtarmanın bir yolunu bulmalı insanlık. Esas bunlara bir şey demenin sırası geldi de geçiyor.Hiciv ve şikayetin bir kenara konduğu; reçetelerin yazıldığı zamanlar uzayacaksa... ah ve vahtan öte bir yere gidemeyiz. Yasin Hoca'nın bir çıkış yolu aradığını biliyorum da... Asy