Bir gün belki ölebiliriz!
Ölümü tahminler listesine al Selim Ali.
"Öleceğin kimse bilmez." diyorsa şair; kimseler ölüme koştuğunun farkında değil demek!
Şundan diyorum bunları. Babam öldü de...
Onu görünce aklıma ölüm gelmezdi hiç. Hep koşar, hep çalışır, hep biriktirirdi. Bugünün yarını vardı da... O yarın ölüm"müş meğer!
Otursana biraz babacağım.
"Ölünce çok yatacağız."
Fırtına mı, kasırga mı; bilemezdim. Bir iş bitti bitti; bitmedi kendi koşardı.
Hattâ tâziye için arayan bir arkadaşım, babamın da hayatın faniliğini anladığını dediydi.
Hayat mı anlatır daha açık her şeyi; ölüm mü, Bilgin Abi.
Hayatta çok şeyin farkına varmıyoruz, diyorsun; öyle mi
Bana da öyle geliyor.
Ölmese babam ölmezdi. Yaşamak onun üzerine "oturmuş" bir elbiseydi. Terziydi zaten kendisi.
Bana elbise yaptırırken, alırken tek tek kontrol ederdi. Çıkar; bu olmamış, derdi. Tezgahtardan ötekini, ötekini isterdi.
Aynı bu elbise gibi, hayatı kendisine yakıştırırdı.
Hiçbir şeyin kenarından tutmazdı. Pazarı pazar, bayramı bayram, seyranı seyrandı. Hayatın her hâline hayrandı.
Açlara aş, yananlara su, çöldekilere gölge olurdu. Birisi için kendisini unutur mu; unuturdu.
Parayı da severdi parasızlığı da...
Babam "ölmeyecekken..." öldü.
Ölüm; tahmin listesinde bile yoktu babamın... öldü.
Çok ölenin cenazesine koşarak gitti.
Nedense düğünlerden pek hazzetmezdi. Orada hayattan kopuşu ve türlü israfı gördüğündendi belki! Onun bu bakışı bana da sirayet etti ki düğünler bana da uzak bir mahalle...