Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Nefsine mağlup oldun!.."

Hindistan'da yaşıyan Ferîdüddîn Genc-i Şekerhazretlerinin devrinde Delhi'li bir "genç", Acuzan vilâyetinde evliyâ bir zâtın bulunduğunu işitti.Çok merak etti...Sorup araştırdı..."Onun ismi Ferîdüddîn Genc-i Şeker'dir, büyük bir velîdir"dediler.Kendi kendine;"O zâta gideyim. Yanında tövbe edip talebesi olayım" dedi.Bu niyetle çıktı yola...Ancak bir

Pişmânlık tövbedir...

Hindistan'da yaşıyanFerîdüddîn Genc-i Şekerhazretleri, bir gün sohbetinde;"Kardeşlerim! Bir Müslüman bir günah işlediğinde eğer 'pişmânlık' duyarsa, bu pişmânlığı onun için bulunmaz nîmettir"buyurdu.Sordular:"Neden efendim""Çünkü bu pişmânlığı, tövbe demektir. Allah korusun, eğer üzülmek olmaz ve günah işlemek tatlı gelirse, günahta ısrâr olur ki,

Şekerolan taşlar!..

Hindistan'da yaşayanFerîdüddîn Genc-i Şekerhazretlerinin kabr-i şerîfi Mültan'dadır.Bu zât acıkınca, ağzına küçük "taşlar" alırdı. O taşlar, hikmet-i ilâhî,tatlı "şeker" olurlardı.Hem de çok lezzetli.Hocası da"Bizim Ferîd, şeker hazînesidir"buyururdu. Bu zâtın zamânında bir tüccar "şeker" yüklü bir kervanı Delhi'ye götürüyordu ki, bu zât onu görüp

Canı erik istemişti...

Hindistan'da yaşıyanFerîdüddîn Genc-i Şekerhazretlerinin kabr-i şerîfi Mültan'dadır. Henüz doğmadan kerâmetleri görüldü.Şöyle ki;Annesi ona hâmileydi. Komşusunun erik ağacına uzandı bir gün.Bir tâne "erik" koparacaktı.Zîra canı çekmişti.O anda bir şey oldu.Şiddetli bir "ağrı" duydu karnında.Büyük bir "acı" hissetti!Koparmaktan vazgeçti.Ferîdüddînbü

"Sen alacağınıhelal et!.."

Zebid şehrinde yetişen evliyânın büyüklerindenMerzuk Sârifîhazretlerinin oğullarından birinin, bir kimsede alacağı vardı. Bir zaman sonra o kimseden alacağını istedi. Lâkin o, borcunu inkâr ettiği gibi Merzuk Sârifî'ye gelerek"Oğlun, hiç alacağı olmadığı hâlde benden para istiyor"dedi.O da oğlunu çağırdı.Ve kendisine;"Oğlum! Sen borcu alacağı, malı

"Bu etler bize lâyıktır"

Zebid şehrinde yetişen Evliyânın büyüklerindenMerzuk Sârifîhazretleri "ümmî" idi. Yâni okuyup yazması yoktu... Fakat Allahü teâlânın inâyetiyle çok ilim sâhibiydi...Sultân, bu zâtı severdi.Bir gün haber gönderdi...Ve ziyâfete dâvet etti.Maksadı, onun hâlini iyice anlamak, imtihan etmekti."Bu zâtın kerâmet sâhibi olduğu söyleniyor, bakalım aslı var

"Ağan olsaydı da şunu yeseydi"

Gaziantep'te yaşıyan velîlerdenMemik Dede'nin ağası hac için Mekke'ye gitmişti.Ağanın hanımı "içli köfte" yapıp;"Âh oğlum Memik! Ağan olsaydı da şundan yeseydi"dedi.Memik Dede dedi ki:"İstersen götüreyim."Kadıncağız, "herhâlde yanlış anladı, bir arkadaşına götürecek" diye düşündü ve bir tabak doldurup verdi.Derken ağa hacdan döndü.Ziyâretine geldil

"Yaş ağaçları kesmeyin!"

Gâziantep'te yaşıyan velîlerdenMemik Dede, Göksüncük köyünde, bir ailenin yanında uzun süre "kâhyalık" yaptı.Burada çift sürerdi.Ekin eker ve biçerdi.Hayvan da güderdi.Dağdan odun kesip taşırdı.Yalan ve kötü söz söylemez, harama el uzatmazdı.Ağasından aldığı parayı hak etmek için hilesiz çalışırdı. İnsanlara derdi ki:"Yaş ağaç kesmeyin!""Niçin" de

"Hakâşıklarının nûru!..

Irak evliyâsındanMekârim en-Nehrrahmetullahi aleyh hazretlerinin bir sevdiği şöyle anlatıyor:Bir gün Mekârim hazretlerinin yanındaydım.Allahü teâlâya olan sevgi ve muhabbetten konuşuyordu.Bir aralık;"Kalbi, Allahü teâlânın aşkıyla yanan âşıkların 'nûr'u gizlense, her yer karanlık olur"buyurdu.Vaktâki, o böyle dedi.O anda kandiller söndü.Zifirî kara

Herkesi ağlatan vaaz!..

Irak evliyâsındanMekârim en-Nehrhazretleri, bir gün Cehennem azâbını anlatıyordu.Herkes korkup ağlamaya başladı!Lâkin orada Müslüman olmayan "yabancı" biri vardı.O, hiç umursamadı.Ve aslâ etkilenmedi.Kendi kendine;"Bu, bir korkutmadır. Yoksa gerçekten kimseyi yakacak bir ateş değildir" diye düşündü.Büyük velî bunu sezdi.Ve ona, mânâsı"Onlara, Rabbi