Evliyâ Kasım Paşa bir gün dereye iner.Orada abdest alacaktır.Hava da çok sıcaktır.Tam o sırada Nasrânî bir adam, şarap yüklü katırıyla çıkagelir.Köprüden geçecektir.Ancak katır ürker, yıkılır yükler.Büyük zât abdesti yarım bırakır.Koşup yardım eder adama.Yükleri ikisi yükler hayvana.Nasrânî çok duygulanır!Ve teşekkür edip ayrılır.Az sonra, bir dükk
Kalpleri nurlandıran bir Allah dostu vardır Edirne'de.Evliyâ Kâsım Paşa.Bir sene, çok şiddetli sıcak olur Edirne'de.Gökten damla düşmez yere.Toprak âdeta kavrulur.İnsanlar perişan olur!Halk çâresizdir.Bu zâta koşar;"Paşam, bir duâ etseniz de yağmur yağsa. Yoksa mahvolacağız!" derler.Mübârek, açar ellerini.Yağmur için duâ eder.Ellerini yüzüne sürmey
Ahmed Câhidî Efendi'ye;"Geçim sıkıntımız var, sebebi ne acabâ" diye sordular.Cevâbında:"Evde bereketsizlik, namaz kılmamaktandır" buyurdu.Ve şunu anlattı:Bir sahâbî, Efendimize gelip;"Yâ Resûlallah! Kazancım bol, ama geçim sıkıntısı çekiyorum" diye arz etti.Efendimiz sordu:"Evde namaz kılmayan var mı""Yoktur yâ Resûlallah!""Komşularınızdan var mı""
Devrin padişahı olan Dördüncü Mehmet Han, Ahmed Câhidî Efendi'yi bir gece rüyada görür.Uyanınca kalbini onun sevgisiyle dolu bulur.Onun hasretiyle yanar kavrulur.Ve dayanamaz, ziyâretine gider.Önünde diz çöker.Hayır duâsını alır.Huzurdan ayrılırken önüne bir kese dolusu "altın" bırakır.Ancak o, kabul etmez.Sebebini sorunca da;"Bizim ihtiyacımız yok
Ahmed Câhidî Efendi Allah dostu bir zâttır.Anlatıldığına göre, bu zât bir gün çıkar evden, gider iskeleye.Çanakkale'ye geçecektir.Ancak parası olmadığı için kayıkçılar almazlar onu kayıklarına.Mahzûn hâlde eve döner.Ve anlatır hanımına.Kerîme Hâtun da hâl ehlidir.Onu üzgün görünce üzülür!Ve eline bir seccâde verip;"Al şu seccâdeyi, bin üstüne, geç
Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm, bir gün Eshâbı ile bir yerde oturuyordu.Sohbet ediyordu.Bir ara buyurdu ki:"Bana Cebrâil aleyhisselâm gelip Hamza bin Abdülmuttalip için (O, göktekiler katında Allahın ve Resûlünün aslanıdır) diye yazıldığını haber verdi."Hazret-i Hamza "radıyallahü anh" orta boyluydu.Kılıcını çok iyi kullanırdı.Pek mükemmel ok a
Allah dostu Ahmed Bîcân bir gün câmide vaaz etmektedir.Bir ara başını kaldırır.Ağabeyi Muhammed Bîcân'ı görür câminin hemen girişinde.Fakat o da neAyakta dinlemektedir kendisini.Merak eder.Ve akşam, annesine anlatıp;"Anneciğim, ağabeyimden bunun sebebini sorup da öğrenir misin" der.Kadıncağız; "Peki" der.Ve sorar bunun hikmetini.O da cevâbında;"Ann
Ahmed ve Muhammed Bîcân kardeşler; bir mürşit ararken, Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, birkaç kişiyle Edirne'den Ankara'ya doğru yola çıkar.Bir müddet giderler.Bir ara yanındakiler telâşlanır!Zîra Gelibolu'ya sapmışlardır.Büyük Velî, yanındakilere;"Yola devam! Belki bizi bekleyenler vardır" buyurur.Nihâyet Gelibolu'ya varırlar.Ve bir evde konaklarla
Cerrahzâde Muslihiddîn Efendi bir sohbetinde cemaate;"Allahü teala kimseye zulmetmez! Herkes âhirette, işlediği günahların cezâsını görecektir" buyurur.Sevdiği bir genç vardır.Bu genç, bu zâta sorar ki:"Hocam hiç huzûrum yok, bana ne tavsiye edersiniz"Büyük velî ona sorar ki:"Sen huzurlu olmak mı istiyorsun""Evet efendim" deyince;"Öyleyse ölüme haz
Cerrahzâde MuslihiddînEfendi, Anadolu erenlerindendir.Çocukken, kendini ilme verir.Sonra bir ateş düşer içine.Tasavvufa yönelir.Gözünden perdeler kaldırılır.Kabir ehlinin hâline vâkıf olur.Yakınlarının hâlini merak eder.Kalbiyle teveccüh ettiğinde, kimini nîmetler içinde görür, kiminiyse azapta.Bâzısının kabri, onu öyle sıkmıştır ki, birbirine geçm
© 2016