Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, bir gün hacca gitmek üzere katırına binip çıktı Bağdat'tan. Şam'da mola verdi. Ama bir hâdise geldi başına. Bir adam, kadıya gitti. Ve bu zâtın ismini verip; "Kadı Efendi, bu kişi benim katırımı çalmış" dedi. İki de yalancı şâhit gösterdi. Kadı Efendi şâhitleri dinledi. Sahtekârın lehine hüküm verdi. Mevlânâ Hâli
Bağdat'ta bir kişi, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerine düşmanlık besliyordu. Bir gün de taklidini yaparak alaya aldı bu büyük zâtı. Ama cezâsı gecikmedi. Aklını oynatıp cinnet getirdi. Yakınları, bu zâta koşup; "Ne olur, affedin" dediler. O yine merhamet etti. Ve o kimseyi affetti. Adam, ânında iyileşti. Bin pişmandı yaptığına. Hemen gidip özür d
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, Hindistan'dan Bağdat'a döndüğünde, halk tarafından coşkuyla karşılanmışsa da onu haset edenler de vardı. Bu hasetçiler, bir gün toplanıp öldürmek kararı aldılar bu zâtı. Günlerden cumâ idi. Silâhlanıp câmi çıkışında bir yerde gizlice beklediler. "Câmiden çıkar çıkmaz saldırıp öldürelim!" dediler. Nihâyet namaz bi
Mevlânâ Hâlid hazretleri Bağdat'a döndüğünde âlimler gelip edeple diz çöktüler önünde. Vakûr ve heybetliydi bu zât! Sohbete gelen, ayrılmıyordu. Cemaat her gün artıyordu. Bağdat Vâlisi Said Paşa da işitip koştu bu zâtın ziyâretine. Gördü ki birçok âlim bu zâtın önünde edeple oturmuş, başlarını da önlerine eğmişler. Bu hâl garibine gitti. Ve içinden
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (rahmetullahi aleyh) hazretleri; Delhi'den ayrılıp, büyük bir velî olarak Bağdat'a dönünce, şehrin ileri gelenleri büyük bir ilgiyle karşıladılar bu büyük velî zâtı. Herkes sevinçliydi. Sanki bayram gibi. Hâlbuki bir yıl önce; "Aman efendim, ne olur gitmeyin!" diye dil döküp yalvarmışlardı bu büyük velî zâta. Ama şimdi çok s
Mevlânâ Hâlid hazretleri, hocası Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin himmetiyle yetişip kemâle gelmişti. Üstâdı bunu gördü. Ve icâzetini verip; "Ey Hâlid! Memleketine dön. Sen de bu nûrları, Hak âşıklarının kalbine sal" buyurdu. O ise cevâben; "Efendim, bizim diyarda öyle âlimler var ki, pek îtibar ve şöhret sâhibidirler. Diğer âlimler de onlara saygı
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, Bağdat'tan çıkıp bir senede Delhi'ye vardı. Delhi toprağına ayak bastığında sevincinden, yanında ne varsa dağıttı oranın halkına. Sonra Abdullah-ı Dehlevî hazretlerine varıp ve elini öpüp talebesi olmakla şereflendi. Ve başladı vazifeye. İlk işi dergâh temizliğiydi. Kovasını kuyudan su ile doldurur, onu bir sopay
(Dünden devam) Mevlânâ Hâlid hazretlerine, Mekke'de bir velî zât "Senin işin Hindistan'da hâllolur" demişti. Hindistan'dan bir genç geldi. Ve edeble arz etti ki: "Efendim, hocam Abdullah-ı Dehlevî hazretleri zât-ı âlinizi Hindistan'a dâvet ediyor." O da bunu bekliyordu zâten. Nitekim Resûlullahtan gelen ilim, feyz ve nûrlar, Abdullah-ı Dehlevî hazr
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, çok büyük bir velî idi. Yirmi bir yaşında âlim oldu. Tek düşüncesi, Medîne'ye varıp Resûlullahı ziyâret etmekti. Onun aşkıyla yanıyordu. Ve bir gün Medîne'ye vardı. Edeple ziyâretini yaptı. Ve kalbinden düşündü ki: "Bir rehber bulsam gerek!" O gün bir zâta rastladı. Huzûruna varıp arz etti ki: "Bana nasîhat eder
Şems-i Tebrîzî hazretleri Konya'ya gelince, Hazret-i Mevlânâ onu görüp âşık oldu. İkisi bir odaya kapandılar. Bütün gün sohbet ediyorlardı... Fakat Mevlânâ hazretlerinin talebeleri ve şehrin ileri gelen âlimleri bu hâli beğenmediler. Mevlânâ bizi bıraktı diye, Konya'yı terk edip Denizli'ye gittiler. Sultan Alaaddîn çok üzüldü! Ve Sadreddîn Konevî'y
© 2016